Hoşgeldiniz / Welcome

Dünyama attığınız bu adımın size yanlız olmadığınızı hissettirmesi ümidiyle...
With the hope that the step you have taken into my world will make you feel you are not alone...

29 Aralık 2013 Pazar

Portfolyo / Portfolio

Pırıl pırıl bir güne uyandık bugün,
Gece boyu uyku tutmamıştı aslında,
Ama günün ilk ışıklarıyla kalktık,
Ve sıradışı bir güne olağan bir başlangıç yaptık.

Kahvaltı, gezinti, alışveriş, öğlen yemeği derken,
Beklenen dakikalar yaklaştı, saat 14:30'da yola çıktık.
Yer: CAN'ın Anaokulu,
Olay: Portfolyo Sunumları.

Özenle hazırlanmıştı herşey,
İçtenlikle gülen yüzler, güvenle sıkılan eller...
Rahat olmaya çalışan velileri ile mutlu mesut bir CAN,
Merdivenlerden çıkarken refaketsiz, özgür bir uğurböceği.

Heyecanla başladı CAN etkinliklere,
Şaşkınlık ve gururla izledik, mutlulukla alkışladık.
İsteği ve çabası duruşuna bile yansıyordu,
Tüm varlığıyla orada olmayı istiyordu.

CAN yeni yeni şeyler öğrenmişti okulda, her anlamda ilerlemişti,
Süprizler farkındalıklarımızın ötesine geçmiş,
CAN ve Ekibi ilklere imza atmaya devam edeceğini bir kez daha göstermişti.
İnancın, çabanın ve sevginin kazandırabileceklerine şahit olmak bu olsa gerekti...

Kalplerdeki ağırlığı hafifletmek sadece meleklerin işi değildi,
Başarı asıl farklı bir yol açmak gerekiyorsa daha bir değerliydi,
Emek verip karşılığını almak, sevip sevilmek gibi,
Öğrenci ve öğretmenin kalplerinin kurduğu o sonsuz bağ bu olsa gerekti...


Today we have waken up to a glittering day,
In fact could not sleep deep through the night,
But still we woke up with the first spades of daylight,
And we have made an ordinary start to an outstanding day.

Breakfast, tour, shopping, lunch,
And the expected minutes caught up, we took off at 14:30,
Place: CAN's Preschool,
Event: Portfolio Presentations.

All was prepared with careful attention,
Genuinely smiling faces, trustfully shaken hands...
A merrily happy CAN with parents trying to be relaxed,
Climbing up the stairs unattended, a free ladybug.

CAN started the activities with enthusiasm,
We watched with surprise and pride, clapped with happiness.
His desire and effort reflected even on his stand,
He wanted to be there with all his being.
CAN had learned so many new things at school, had progressed in all ways,
The surprises had reached beyond our awareness,
CAN and his Team had once more proven that they would continue to make marks.
This should be witnessing all that can be achieved by faith, effort and love...

Lightening the load of the heart was not only the angels doing,
Success was more precious if it was achieved by pioneering a different way,
Similar to working hard and get its return, to love and be loved,
This should be the eternal bond between the hearts of the student and the teacher...

19 Aralık 2013 Perşembe

Neonatoloji Mezunu Olmak / To be a Neonatology Graduate

Zor başlangıçların habercisidir neonatoloji öğrencisi olmak,
Bazen kısa bir beraberliktir, belli belirsiz hatıralarda yer alan,
Bazen uzun yıllar sürecek bir birlikteliğin başlangıcı,
Ama her durumda yolu oradan geçenler hayata dair yeni bir bakış kazanır.

Bir baba için çocuğuna küvöz bulma telaşı,
Bir anne için süt sağmayı ve kanguru yapmayı öğrenmek anlamına gelebilir,
Ve bir bebek için gerçek bir ölüm kalım mücadelesi demek olabilir,
Bir aile için top yekün yaşamı değiştiren bir tecrübedir.

Neonatolojiden mezuniyet ise hem iple çekilir, hem endişe yüklüdür,
Günler gecelere, gecelere güne dönerken, bebeğinizin iyi olması tek temennidir.
Ve bir gün gelir mezunlar el ele verir,
Yaşananların yükünü, yaşayanların mutluluğunu paylaşmak için...


To be a neonatology student is a messenger of a tough start,
Sometimes it is short companionship, that is only a vaguely memory,
Sometimes it is the beginning of a long relationship that will last for years,
But in either case the people who have crossed roads have a new perspective in life.

It may be defined as the hustle to find an incubator for his child as a father,

Or learning how to pump milk and kangaroo care for a mother,
And it may be a real fight for life or death for a baby,
It is a life changing experience for a family all together.

Graduation from neonatology is both dreamed and dreaded for,
As days turn into nights and nights into days, your babies well-being is your only wish.
And a day comes where graduates hold hands,
To share the load of what has been lived through and the happiness of life...

17 Kasım 2013 Pazar

CAN / CAN

Dünyaya gelen her çocuk bir mucizedir,
Alınan her nefes, atan her kalp bir dileğin hayat buluşu,
Bugün o ümitlerin paylaşıldığı günlerden biri,
Dünya Prematüre Günü!

Ben bir prematüre annesiyim, 
25 haftalık doğan oğlum,
Benim CANım, benim aşkım, benim hayatım,
İyi ki varsın, iyi ki bizimlesin CAN!

Seni tarifsiz sonsuzluklar kadar çok seviyorum :)


Every child born on earth is a miracle,
Every breath, every heartbeat is a flourishing wish,
Today is one of those days that hopes are shared,
World Prematurity Day!

I am a premmie mom,
My son born as a 25 weeker,
He is my CAN, my love, my life,
So happy you are with us CAN!

I love you as much as the undefinable infinities :)

12 Ekim 2013 Cumartesi

Bıçak sırtında / On a knife edge

İnsanoğlunu hayatta en fazla zorlayan kavramlardan birisi belki de "belirsizlik". O içten gelen "bilmek" isteği, kontrol etmek için gerekli görülen temel bir unsur gibi. Sonsuz bilinmeyenli bir denklemken hayat ve kontrol edebileceğimiz şeyler oldukça sınırlıyken aslında komik bir çaba bizimkisi :)

İnsan aslında birçok şeyin "olacağına vardığını" yaşayarak tecrübe ettikçe, hayatı kontrol edemediğini kabulleniyor sanki ve olgunlaşmak belki de böyle birşey, hayatın getirdikleri ile mutlu olabilmek, tabi ki elinden gelenin en iyisini yapmaya devam ederek...

CANdan sonraki hayat benim kişisel gelişimime bu anlamda çok katkıda bulunmuşa benzer,  hayatımın en sarsıcı ve bir o kadar da zenginleştirici deneyimlerini yaşıyorum. CAN ile hayat tam bir bıçak sırtı macerası. Hep kullanıyorum ama bugün merak ettim "bıçak sırtında" deyiminin sözlük anlamını ve baktığımda şöyle bir tanımla karşılaştım: 

"bıçak sırtında => sonucu çok belirsiz zor veya endişe verici durum" 

ne kadar da güzel anlatmış bizi..

Evet zor,
Evet endişlerle dolu,
Evet belirsizlikler pek çok,
Ama bıçağın sırtında da olsa ilerliyoruz!

CAN büyüyor,
CAN gelişiyor,
CAN mutlu bir çocuk,
Ve CANın ekibi çalışmaya devam ediyor :)


Perhaps one of the hardest concepts in life for mankind is "uncertainty". The "need to know" urge that comes from deep within is maybe evaluated as the basic necessity for control. That is in fact a funny act of ours, where life is an equation with infinite number of variables and there is so little that we are able to control.

A person seems to accept that life is not controllable as (s)he experiences that a lot "ends up in a certain way what so ever" and accepts all as is, and maybe maturation is something like this, being happy with what life brings, doing your best in the meanwhile too...

The life after CAN seems to have contributed so much to my personal development in this sense, I am living the most traumatic and enriching experiences of my life. Life with CAN is clearly a journey on the back of a knife. I use it all the time but today I was curious about the dictionary description of the idiom "on a knife edge" and looked it up and came across this:

"on a knife edge => in a difficult or worrying situation of which the result is very uncertain"

how very well describing us...

Yes it is hard,
Yes it is full of worries,
Yes there are a lot of uncertainties,
But we progress even if it is on a knife edge!

CAN is growing,
CAN is developing,
CAN is a happy kid,
And CANs team keeps working :)

26 Eylül 2013 Perşembe

Öğlen uykusu / Afternoon nap

Bebeklik döneminin temel konularından biridir uyku. Bebeğin ne zaman uyuduğu, ne kadar uyuduğu, nasıl uyuduğu veya uyutulduğu gündemde önemli bir yer tutar. Hatta uyku eğitimi diye birşey var kimilerine göre, herşeyin bir eğitimi var ya günümüzde, bunun da olmaması bir eksiklik olurdu herhalde :)

Birçok diğer konuda olduğu gibi bu konuda da bizdeki eğitmen CAN oldu. Gece uyanmalarını ek  beslenme fırsatı olarak gören ama CANı uyandırmaya da kıyamayan ben, gece yatıp sabaha kadar uyumaya başlandığında birinci geçişi yaşamıştım. CAN sonra gün içi uykularını iki ile sınırlayıp saatlerini de sabitlemişti. Bizim yaptığımız ise gelişmeleri izlemek ve durumu dikkate alıp gerekli planlamayı yaparak CANa ihtiyaç duyduğu konforu sağlamaktı. Sonrasında adeta "iki de fazla, bana bir öğlen uykusu yeter" demişti. Rutinleri ve ritüelleri seven yapısı ile paralel olarak öğlen yemeğinden sonra uyumayı standart haline getirmişti. Bu durum geçen haftaya kadar sürdü. 

Pazartesi günü CAN öğlen yemeğinden kalkarken "uykum yok" dedi. Biraz oyun oynamasına izin verdim ama sonrasında "biraz yatalım, en azından dinleniriz" diyerek onu ikna ettim. CAN kısa bir süre de olsa uyudu. Salı günü aynı senaryo tekrarlandı. Çarşamba, Perşembe, Cuma ise CAN yatağa gitmesine rağmen uyumadı, uyuyamadı. Ve Cumartesi günü öğlen yemeğinden sonra bu durumun geçici bir heves olmayabileceğini kabul edip, ne kadar dayanabileceğini görmeye karar verdik.

Sonuç, CANın öğlen uykusuna ihtiyacı kalmamıştı! Artık günü daha dolu dolu yaşamak mümkün olacak, oluyor. Öğlen eve gelmek veya nerede uyuyacak diye düşünmek gerekmiyor. CAN büyümeye devam ediyor ve bize de ayak uydurmak, destek olmak, yeni duruma adapte olmak, CANın yeni durumdan maksimum faydayı sağlaması için düzenlemeler yapmak kalıyor.

Ey özgürlük!


Sleep is one of the major issues about babies. When does the baby sleep, how long has the baby slept, how does the baby sleep or is put to sleep are important issues. Furthermore, there is something called sleep education as some put it, since there is an education for everything these days there should be one for this too :)

As on a lot of other subjects, on our case CAN was the educator for this one too. I had experienced the first transition when CAN decided not to wake up through the night since I thought that these were a chance for an extra feed but could not go ahead and wake him for that matter. Then CAN had fixed the day time naps as two and had certain hours for them. What we did was to monitor the developments and provide CAN the comfort he needed by planning according to his needs. Then CAN decided "even two is too much, one is enough". In parallel with his character that suits well with routines and rituals he had the habit of taking a nap after lunch. This was the case until last week.

On Monday after lunch CAN said, "I don't sleep". I let him play for a while but then persuaded him by saying "let's go to bed, at least we will have a chance to rest". CAN slept at least for a short time. The same scenario was repeated on Tuesday. On Wednesday, Thursday, Friday CAN went to bed but did not or could not sleep. And after lunch on Saturday we accepted that this habit could be here to saty and decided to see how he would do.

Result, CAN did not need the afternoon nap anymore! Now it will be, it even is, possible to live the day in full length. It is not necessary to come home or think about where he will sleep. CAN is continuing to grow and it is our duty to adapt, support and make arrangements so that CAN benefits in the best way possible from the new situation.

Hey liberty!

14 Eylül 2013 Cumartesi

Renkler / Colors


Önce hayat siyah-beyaz başlarmış,
İlk kırmızı rengi görürmüş bebek,
Sonra her insanın kendi rengi olurmuş.
Ve gökkuşağı varmış!
O ki renklerin tümünü içinde barındıran,
Güzelliği cümbüşünde saklı.
Renkleri görmeden hissedenler varmış,
Görüp de yaşayamayanlar da varmış,
Renkleri yaşayarak hissedenlere gelsin bu yazı...

Rutin göz kontrolümüz sırasında renklerle ilgili konuştuk doktorumuzla. Renkleri nasıl görüyoruz, görme problemleri renkleri görme noktasında nasıl bir fark yaratıyor? Netliği sağlayan kontrast kayboldukça renkler nasıl daha donuklaşıyor, matlaşıyor...

Sonra bizim için yeni bir ufuk açabilecek bir bilgi edindik. Sadece ışığı görebilen insanların dahi renkleri öğrenebildiğini! Nasıl mı? Renkli cam veya şeffaf benzer bir malzeme ve ışık kaynağı sayesinde. Işığı gören insan renkli ışığı görüp, renkleri ayırt etmeyi ve öğrenmeyi başarabiliyormuş. Renkli bir nesneye bakmaktan farklı bir durummuş bu.

Renkli cam arayışı yolumuzu vitray sanatçıları ile kesiştirdi. Pırıl pırıl insanlarla tanıştık, ne istediğimizi anlattık ve vitray renklerinden seçtiğimiz renkli camları kesip pahladılar bizim için, sağolsunlar...

Eve gelip camları birer oyun materyali haline getirmek de dahil toplam yarım günümüzü alan bu faaliyet umarım çok eğlenceli ve eğitici bir tecrübe olacak CANımız için. Emeği geçen herkese, yani CANın Ekibi'ne teşekkürlerimiz ile :)


Life is said to start as black & white,
The baby sees the color red initially,
Then each person is said to have a color.
And there is the rainbow!
It holds all the colors within,
It's beauty hidden in the carousal.
There are said to be people who feel colors without seeing,
There are said to be people who see but can't live up to colors too,
This post is for those who feel colors by living...

We talked about colors with our doctor after our routine eye follow-up. How do we see colors, how does sight troubles effect color vision? How does colors become more dull and mat as the contrast clarifying vision fades away...
Then we learned a piece of information that may lead us to new horizons. It was that, people who could only see light were able to learn colors! How? By the help of colored glass or other similar transparent material and a light source. The person who sees light can see the colored light, learn to differentiate between colors and learn them. This case was different from seeing a colored object.

Our efforts to find colored glass crossed our paths with stained glass artists. We met with gleaming  people, explained what we wanted and they cut out pieces that we picked up from the colored glass they had in hand, thanks for their efforts...

I hope this whole activity which took around half a day including the preparation at home to present these as a toy to CAN will be a joyful and educating experience. Thanks to all who have contributed, that is the CANs TEAM :)

23 Ağustos 2013 Cuma

Bisiklete binmek / Bicycling

"Hayat bisiklete binmek gibidir,
Pedalı çevirmeye devam ettiğiniz sürece düşmezsiniz,"
"Bazı işler bisiklete binmek gibidir,
Bir öğrendiniz mi bir daha asla unutmazsınız..."

Peki bisiklete binmek nasıl bir şeydir?
Ne zaman, nasıl öğrenilmiştir de birçok şey ona benzetilir?
Sanki herkes bisiklete binermiş,
Başka türlüsü mümkün değilmiş gibi...

Çocuklar genelde 3-8 yaş arasında bir yerlerde iki tekerlekli bisiklete binmeyi öğreniyor. Gelişimsel beceriler bir etken olmakla birlikte, bir bisiklete erişim ve güvenli bir şekilde kullanımına elverişli bir çevre gibi diğer faktörler de söz konusu. Kesin olan birşey varsa o da bisiklete binmek bir çok çocuk için hem çok eğlenceli, hem de çok iyi bir egzersiz.

CAN'a ilk bisikletini babam almıştı, üç tekerlekli, mavi, hani şu arkadaki uzun kolu sayesinde kolayca itilip idare edilebilenlerdendi. CAN iki yaşındaydı ve o bisiklete bayılmıştı, tepe tepe de kullandı. Pedalların üzerine ayaklarını koysa da hiç çevirmedi, biz bisikleti ittikçe ayakları pedalların üzerinde dururdu ama CAN hep ayakları ile itmeyi tercih etti o bisikleti. İlk alışkanlık dedik ve bu durumu ancak yeni bir bisikletle aşabileceğimize karar verdik. Geçen yıl babaannemizin doğumgünü hediyesi olarak CAN'a iki tekerlekli bir bisiklet aldık. Bu bisikleti CAN seçmişti ve önce onu gezdirerek işe başladı, sonra epey bir süre pedal çevirsin diye uğraştık. 

CAN aslında hazır görünüyordu. Bisikletin üzerinde çok rahat ve dengeli duruyordu, bacak kuvveti de pedalları itmeye yeterli gibiydi ama hala birşeyler eksikti... En sonunda bu yaz bisikleti alıp akşamüzerleri babasıyla aşağıdaki sahaya inmeye başladılar. Ve birkaç gün önce CAN bunu da başardı. Artık bisiklete binerken mutluluk çığlıkları atan bir oğlumuz var. Kaskını takmadan çıkmayan, bisikletini gidona hakim bir şekilde kullanan, kornasına basıp dolaşan musmutlu bir çocuk :)

Aferin CAN, aferin sana!

 

"Life is like riding a bicycle,
To keep your balance, you must keep moving."
"Some jobs are like riding a bicycle,
Once you learn them you never forget how..."

OK, but what is riding a bike like?
When and how is it mastered that so many things revert to it?
Like everyone rides a bike,
Like it is not otherwise possible...

Generally children learn to ride a bike somewhere between the ages 3-8. Although developmental abilities is a factor, there are other criteria like the availability of such a bike an an safe environment to ride it in. If there is one thing for certain, it is that for many of the children riding a bike is a lot of fun and also a very good exercise.

My father has bought CAN's first bicycle; three wheels, blue, it was one of those that had a long handle at the back that is used to push and manage the bike. CAN was 2 years old and had loved that bike, he used it excessively. Although he did put his feet on the pedals as we pushed him, when he was in charge he always pushed the bike by his feet on the ground. We decided this was a first habit and we needed a new bike to get over it. Last year we bought CAN a two wheeled bike as his grandmother's birthday present. CAN had picked up this bike and he started by walking around with it, then we struggled for him to paddle for a while.

CAN seemed to be ready. He sat on the bike relaxed and stable, his leg muscles seemed to be strong enough to push the pedals too, but something was still missing... Finally he started taking out his bike with his father in the afternoons to the courtyard at the back. And a few days ago CAN did this too. Now we have a son who shouts out with happiness as he rides his bike. He is a very happy kid who wears his helmet, handles his handlebar articulately and blows his horn in joy :)

Bravo CAN, bravo to you!

13 Ağustos 2013 Salı

İlkokul / Primary school

Bugün CAN'ın e-okul sisteminde adrese göre otomatik kaydının yapıldığı ilköğretim okuluna gittim. Ağustos sıcağında, okulun girişindeki ağacın gölgesinde oturanlar vardı. "Oğlum bu yıl ilkokula başlayacaktı" deyince hemen içlerinden biri "hayırlısı olsun" dedi ve elindeki listeyi göstererek doğum tarihini sordu. CAN'ın adını buldu ve "evet, burada başlayacak" dedi. Ben de "bu yıl başlayamayacak ta ben de onu bildirmeye geldim" dedim.

Sonradan öğrendim, ilkokul müdür ve müdür yardımcılarıymış o kişiler. CAN'ın ilkokula bir yıl geç başlaması için bir dilekçe yazdım, hastaneden aldığımız raporu ekledim. CAN'ın listede adının yanına "erteleme" yazdılar. "Siz annesisiniz, en iyisini siz değerlendirirsiniz" dediler. Ağlaya ağlaya çıktım okuldan, hala ağlıyorum...

Okul rengarenk bir yerdi çocuk gibi,
Karşılaştığım kişiler pırıl pırıldı insan gibi,
O okula giden çocuklar da biliyorum yağmur gibi,
Benim CANım da bir çocuk tıpkı bir çiçek gibi...


Today I went to the primary school that CAN has been automatically assigned to according to our address in the e-school system. On a hot August day, there were people sitting in the shade of the tree in the school entrance. As I said that "my son was to start primary school this year" one of the people gave me his best wishes and asked for CAN's birthday, pointing the list in his hand. He found CAN's name and said "yes, he will start here". And I said that "he will not be starting this year and that is what I am here to report".

I found out that those people were the school manager and assistant manager. I wrote down a petition for CAN to start primary school with one year delay and attached the report we have taken from the hospital. They noted down "delayed" next to CAN's name in the list. "You are his mother, you have the best judgement for him" they said. I have left the school in tears, I am still crying...

The school was a colorful place like a child,
The people I have met were sparkling like decent man,
I know children attending that school too like rain,
My CAN is a child too just like a flower...

31 Temmuz 2013 Çarşamba

Yazmak / To write

Yazmayı seviyorum,
Yazınca rahatlıyorum,
Yazarken uzaklaşıyorum,
Yazdığımda aşmış oluyorum...

Düşüncelerin aklımda dolaşıp durması yoruyor beni. Bazen unuturum kaygısı, bazen çözümsüzlüğün stresi beni benden alıyor. Ama oturup yazmak da her zaman mümkün olmuyor, önce çözümlemek gerekiyor sanki. Sonunda yazmayı başardığımda bir nefes alabiliyorum adeta.

CANdan önce birçok sorunla kendi içimde başa çıkabilmiş olan ben, CANdan sonra blog yazmaya başlayan ben. Genç kızlık yıllarımda günlük tutmuştum en son, ergenlikle başa çıkma çabalarımın bir yansıması olsa gerek. Ve şimdi yazmak; su gibi ferahlatıyor, ağlamak gibi rahatlatıyor, bir de belki de en temelde paylaşarak birilerine umut olmak içimi aydınlatıyor, son olarak da bir gün CANın bu yazdıklarımı okuma olasılığı ve onunla yaşadıklarımızı paylaştığımız insanlarla tanışma ihtimali beni heyecanlandırıyor.

CAN rakamlardan sonra harfleri öğrenmeye başladı. Isınmak için ilk harfimizi yazıyoruz "A". Bu aralar okuduğumuz her kitapta "A" harfini gösteriyoruz, yazdığı her "A" için "A"lı bir kelime söylüyoruz. Birgün CANcığımın da okuyup yazacağını düşünmek burnumu karıncalandırıyor, gözlerim doluveriyor...

Çok güzel fikirlerim var yazmaya geçiş için tablet üzerinde bir uygulamaya dair. CAN ve Cino birlikte neler yapacaklar bakalım!


I love writing,
I unwind when I write,
I detach when I am writing,
I am over it when I have written...

Thoughts running around in my mind wear me down. I am so exhausted either with the fear to forget or the stress of deadlock. But it is not always possible to sit down and write either, it is as though you have to resolve it first. When I finally manage to write, then I am able to take a breath finally.

It is me who has managed to handle a number of problems by myself before CAN, it is me who has started a blog after CAN. I kept a diary when I was a teenager, that should have been an attempt to overcome adolescence. And now writing eases like water, relives like crying, another thing maybe that is very basic is that it brightens me inside to be a source of hope for some by sharing, finally I get excited over the possibility of CAN reading these lines one day and meeting the people we shared the things we have lived through with.

CAN started learning the letters after numbers. We are warming up with the letter "A". We point the letter "A" in each book we read these days, we say an "A" letter word for each "A" letter he writes. Thinking that my CAN will read and write one day prickles my nose, bringing tears to my eyes...

I have very beautiful ideas for an application on tablets for the transition to writing. Let's see what CAN and Cino do together!

1 Temmuz 2013 Pazartesi

CAN & Cino

CANın 25 haftalık doğumu ile birlikte başlayan CANdan sonra döneminde yepyeni bir dünyaya adım attık ve hala ilerliyoruz. Bu dünyada şimdiye kadar yaşadığımız dönemleri ve kazanımlarımızı özetleyecek olursak:

- Yaşam savaşı dönemi:
     CAN hayatta kalmaya çalışırken, prematürite öğrenildi.
- Büyüme takibi dönemi:
     CAN emme yutma süreçleri üzerinde çalışırken, beslenme öğrenildi.
- Sağlıklı ol dönemi:
     CAN bağışıklık sistemi üzerinde çalışırken, enfeksiyonlardan korunma öğrenildi.
- Gelişim izleme dönemi: 
     CAN büyürken, gelişim basamakları ve envanterleri öğrenildi.
- Eğitim şart dönemi: 
     CAN ilerlerken, öğrenme/öğretme süreçleri öğrenildi.
- Uygulama dönemi: 
     CAN bağımsızlaşırken, sahip olduklarımızı değerlendirmeye başladık. 

CAN eğitim sürecine başlarken formasyon eğitimi almak, o günler için zahmetli bir süreçti. Eğitim Fakültesindeki ders saatleri ile sonrasındaki proje ve sınav dönemleri hepimizi oldukça zorladı. En ilginç olan da 20li yaşların başında gençlerden oluşan bir sınıfta, öğretmen olma hedefi ile bulunan bir grubun içinde, neredeyse 40 yaşında bir anne olmaktı. O kış CAN 6. hastalık olduğunda 40 derece ateşle hastane koridorlarında dolaşırken finallere çalışmak ayrı bir olaydı. Ama CANın eğitim süreçlerine aktif katılımım çok önemliydi ve sonrasında da her eğitim mutlaka bir işe yarardı...
 
CANın eğitim sürecinde çok fazla materyale ihtiyaç oluyordu, hala da oluyor. Her zaman her istediğinizi bulmak ise mümkün olmuyor. Fiziksel materyaller pahalı ve çeşitliliği sınırlı olduğu için çoğu zaman kendimi birşeyler yaparken buluyorum. CANın bir tableti olduktan sonra aynı sorun tek başıma aşamayacağım bir boyuta taşıdı kendini. İhtiyaç duyduğumuz uygulamaları bulamamak bir süre sonra kendi uygulamarımızı tanımlamak ve sonrasında geliştirmekle sonuçlandı. Ve Cino doğdu.

Cino Çiftlikte; okul öncesi tüm çocukların çiftlik hayvanlarının, yavrularının, yuvalarının, besinlerinin gerçek resimleri ve sesleri üzerinden oyunla eğlenerek öğrenmelerini hedefleyen bir mobil uygulama. Hayvanları öğreniyorum serisinin ilk uygulamasını ilk test eden ve onaylayan çocuklardan biri de tabiki CAN. Bu özel eğitim süreçlerini dikkate alan aşamalandırılmış bir ürün!

Tanımladık, geliştirdik, sevdik, şimdi de sizlerin beğenisine sunduk :)

Cino Çiftlikte; Türkçe ve İngilizce olarak okul öncesi dönemin gelişimsel özelliklerini dikkate alan, çocuğun mevcut becerilerini pekiştirmesini ve yenilerini kazanmasını amaçlayan eğitici bir uygulama. Hayvanları Öğreniyorum serisi; hikayeler ile hayvanları betimlerken, hayvan sesleriyle konuşmanın ilk temellerini oluşturup, eşleştirme, genelleme, ilişkilendirme süreçlerine materyal zenginliği ile katkı vermeyi hedefliyor. Hafıza ve yapboz oyunlarıyla, ödül mekanızmasıyla çocuğun motivasyonunu en üst seviyeye taşıyor. Çocuğun performansına göre zorluk seviyesi belli kriterlere göre adapte oluyor ve sıradaki oyunun hep sizin için hazırlanmasına çalışılıyor.

Çocuk Onaylı Cino Çiftlikte uygulamasını siz de deneyin, test edin, yorumlarınızı paylaşın!


We have stepped into a brand new world in the after CAN period that started with CAN's birth and we are still moving on. If we summarize the phases and acquisitions so far:

- Battle for life period: 
     Prematurity mastered while CAN struggled to survive.
- Monitor growth period: 
     Nutrition mastered while CAN worked on sucking & swallowing.
- Be healthy period:  
     Protection from infections mastered while CAN worked on immunity.
- Track development period: 
     Development steps & stages mastered while CAN grew up.
- Education is a must period: 
     Learning/teaching processes mastered while CAN progressed.
- Application period: 
     We started using all we mastered while CAN became more and more independent.

CAN started his education quite early and so did we. Enrolling in formation education was a tiresome task for those days. The course hours in Education Faculty followed by projects and exams were hard on us all. The most interesting part was being a nearly 40 years old mom amongst the youngsters in their 20s working to become teachers. Working for finals in hospital corridors while CAN had 6th disease with 40 degrees fever was something else. But my active contribution to CAN's educational procedures was very important and further than that this education would be worthwhile in any case in some way...

CAN's education process required a lot of working materials, it still does. All you want is not available at the time of need. As physical materials are expensive and limited I find myself producing something at times. As CAN had his tablet this same problem became one that I could not solve by myself. Not being able to find the applications that we needed moved us to a point where we started defining and then developing our own. And Cino was born.

Cino on the Farm; is a mobile app for preschool children to play and learn farm animals, with babies, homes, food through real sounds and pictures. CAN is one of the first kids who have tested and approved the first app of Learning Animals series. This is a progressive game taking into consideration special education procedures! 

We have defined, developed, loved, and are now presenting it to you :)

Cino on the Farm is an educational app that takes into consideration the developmental characteristics of the preschool kid aiming to reinforce the already acquired abilities and to add on new ones. With Learning Animals series the child will be able to listen to stories about animals, start forming the basics of language development with animal sounds, and will match, generalize, relate with rich material availability. The child's motivation is to be maximized with memory and puzzle games as well as the prize mechanism. The difficulty level progresses with respect to the performance of the child in an adaptive manner and we work so that the next game is always there for you.

Try, test, rate and share your comments about the Child Approved app Cino on the Farm!

17 Haziran 2013 Pazartesi

Özel Eğitim / Special Education

Prematüre bebek doğumundan itibaren çok fazla sorun yaşıyabiliyor ve bu durum otomatik olarak bebeği belli risk gruplarına dahil ediyor. Prematürelik aslında kendi içinde;

- sınırda prematüre            : 35-37 hafta
- orta derecede prematüre : 29-34 hafta
- ileri derecede prematüre : 24-28 hafta olarak tanımlanabiliyor.

Doğum haftası ve doğum kilosu prematüritenin sınırları ve sorunları konusunda belirleyici oluyor. Hastaneden taburcu olma noktasında yenidoğan servisleri bebeğin durumuna göre farklı branş doktorları tarafından takibini öneriyor. Bebek çeşitli sağlık sorunlarıyla boğuşurken, bir taraftan da büyüme ve gelişim kriterleri gündeme geliyor. Prematüre bebekler erken başlangıçlarından dolayı doğum sonrasında özel bakıma ihtiyaç duydukları gibi, erken çocukluk döneminde de özel eğitim gereksinimi duyma olasılığı yüksek bir grup oluşturuyor.

Özel eğitim özellikle okul öncesi dönemde çocuğun gelişimine kayda değer bir katkı sağlayabilir. Ancak özel eğitim sihirli bir değnek veya tek unsur olarak görülmemeli. Özel eğitim, çocuğun mevcut becerileri üzerinden yenilerini kazanmasını desteklemeyi hedefleyen bir süreç olarak ele alındığında ve iyi niyetli uzmanlarca aile ile ortak bir plan çerçevesinde ilerlendiğinde bir anlam taşıyor.

Çocuğun gelişimi bir bütün olduğu gibi, çocuğun gelişimine destek olan süreçler de bir bütünsellik içinde ele alınmalı. Aileye, okula, özel eğitime, terapiye, spora, oyuna, sevgiye ve çocukluğa ayrı ayrı zaman ayıran bir program gerekiyor. Ancak o zaman çocuk, kişisel özelliklerinin de yardımıyla içsel motivasyonu yüksek ve mutlu bir birey olmak yolunda ilerleyebiliyor.

CANın günlük ve haftalık programı o kadar yoğun ki, randevularını düzenlemek için dahi ciddi bir mesai harcamak gerekebiliyor. Bir de yeni bir faaliyet planlanmaktaysa, ön araştırma ve ilgili organizasyon için bazen günler hatta haftalar gerekiyor.

En verimli sonuçlar için disiplinlerarası birçok konuda farklı bakış açılarının biraraya getirildiği bir yapıya ihtiyaç var. Bu süreçte farklı disiplinlerden oluşan bir ekip kuruluyor ki biz o ekibe "CAN'ın Ekibi" diyoruz :) Bu ekibin her üyesinin bir arada gösterdiği çabanın CAN'a önemli katkısı var. Ve tabi CAN'ın en büyük şansı kendisinin o asla vazgeçmeyen yapısı, o minik bir savaşçı olarak geldiği bu dünyada ilk andan beri inanılmaz bir mücadele veriyor...


The premature baby may face too many problems initiating with birth and this situation enrolls the baby into certain risk groups automatically. Prematurity can be defined as;
  • moderately premature : 35-37 weeks
  • very premature            : 29-34 weeks
  • extremely premature   : 24-28 weeks.
The birth week and weight are determinative in the boundaries and problems of prematurity. At the point of discharge from the hospital, the neonatal care doctors provide guidance regarding follow up of different discipline doctors with respect to the condition of the baby. While the baby struggles trough a various set of health problems, growth and development start to become another issue. Just as they need special care after birth due to their early start, premature babies constitute a group who are more likely to benefit from special education in early childhood.

Special education may contribute significantly to the development of the child, especially during the preschool period. But special education should not be considered as a magical tool or the only factor. Special education is worthwhile if it is handled as a process that supports the child in gaining new abilities built using the current ones and if it progresses as a common plan built with the family by good-willed experts.

Just as the development of the child is to be handled as a whole, the processes supporting the development should be handled holistically, too. A program that allows time for each one of the factors in the child's life -family, school, special education, therapy, sports, play, love, childhood- is necessary. Just then the child may progress to become a happy internal motivator with the help of her/his personal traits as well.

CAN's weekly schedule is so full that arranging his appointments may take quite a lot of effort at times. And if a new activity is being planned on top, research and organization may takes days or weeks at times.

For the most efficient results an infrastructure combining different perspectives in a multidisciplinary manner is required. During this process a team from different disciplines is formed and we call that "CAN's Team" :) The combined efforts of each member of this team has contributed to CAN significantly. And the luckiest edge is his own never giving up character, he is working so hard in this world that he has joined as a tiny worrier ever since that very beginning...

8 Haziran 2013 Cumartesi

Gelişimsel Değerlendirme / Developmental Assessment

Bence doğum günleri özeldir, hele ki çocuklarınki ayrı bir güzeldir. Bizim CANımızın doğum günleri ise kendi içinde birkaç ek özellik barındırır. Şöyle ki;

- CAN'ın doğduğu gün ile doğması gereken gün arasında 3,5 aylık bir fark vardır,
- CAN'ın doğduğu gün ile eve geldiği gün arasında 5 aylık bir fark vardır,
- CAN'ın doğum günlerini takiben büyüme ve gelişim takibi rutin olarak yapılır.

Her yeni yıl takvimi alındığında ilk iş CAN'ın doğum günü işaretlenir ve o tarih yaklaşırken bir taraftan kutlama hazırlıkları yapılırken bir taraftan da gerekli takip randevuları alınır. Bu sene de aynı şeyler oldu ve şükür bitti.

Büyüme ile ilgili CAN'ı takip eden endokrin uzmanımız bir yıllık büyümemizi gayet iyi buldu. CAN boyu ve kilosu birbiriyle uyumlu olarak kendi persentil aralığında başarılı bir şekilde büyümüş. Zaten ergenliğe kadar bu çizgiyi takip etmesini bekliyor olduğumuzu bir süre önce öğrenmiş bir aile olarak, herhangibir yönde farklı bir gelişim olması da bizi endişelendirir noktasındayız :)

Gelişimi ile ilgili olarak CAN'ı değerlendiren psikiyatrist ve psikolog ekibi de CAN'ın geçtiğimiz yılda çok güzel bir gelişim gösterdiğini düşünüyor. Hatta şaşkınlık içeren bir mutluluk yaşadıklarını gözlemledik diyebilirim. CAN bilişsel ve ince motor becerilerinde yaşıtlarına yakın bir düzeyde olduğuna inandırmış kendilerini. En büyük gecikmemiz oral-motor süreçler ve buna bağlı konuşma becerilerimizi oluşturan tepkisel dilimiz. Algısal dilimizde oldukça iyiyiz, yaş düzeyimizde beklenen herşeyi anlıyoruz ve uyumlu şekilde davranıyoruz, kendimizi anlatmanın da bir yolunu buluyoruz o ayrı, ama konuşma hala bizim için üzerinde çoooook çalışmamız gereken bir konu.

Konuşma terapistimiz CAN'ın dil gelişimiyle ilgili belli bir olgunluk seviyesine ulaştığında hızla yol alacağını düşünüyor. Keşke bir turnusol kağıdı olsa da daldırıp bir bakabilsek ne kadar kaldı şu seviyenin tamamlanmasına. Tabi ki çeşitli göstergeler var ve CAN sürekli ilerliyor ama ama ama artık 6 yaşındayız hadi ama...

Her yeni yılda, her hıdırellezde, her yaz başında, her fırsatta aynı şeyi diliyorum: bu sene, bu yaz, bu ... aşalım artık bu konuyu ve bir dönemi daha geride bırakalım. Nöroloğumuzun dediği gibi, "ekibi üzme CAN", hadi bebeğim bir kere daha şaşırt beni, bizi, tüm dünyayı ve paylaş bizlerle içindeki o mutlu çocuğun coşkusunu ağzından dökülen cümlelerle!


Birthdays are special days for me and the ones for kids' are beautiful in such a different way. Our CAN's birthdays host a couple of extra features within themselves. For example;

- there is a 3,5 month gap between CAN's birth day and the expected date of birth,
- there is a 5 month gap between CAN's birth day and the date we have come home,
- the growth and development assessments are a routine just around CAN's birthday.

Each year when the new year calender is bought CAN's birthday is marked and when that date is closing in the monitoring appointments are made along with the celebration preparations. This year the same things happened and thank God they have finished.

Our endocrinologist following CAN regarding his growth has evaluated the last year's growth as quite good. CAN has grown successfully as a kid going along his own percentile interval both for his height and weight increasing in harmony. As a family who have learned that we are expected to go along the same line until puberty, we are at a point where we would start worrying if any irregularity was to come up in any direction :)

The psychiatrist and psychologist team monitoring CAN also think that he has developed very beautifully during the last year. I can even say that we have observed them experiencing an astonished happiness. CAN has managed to convince them that he is at a similar level with his peers regarding cognitive and fine motor skills. The biggest gap is on oral-motor processes and the respective responsive language skills. We are quite good on our perceptual language, we understand everything expected in our age level and act in harmony, we also find a way to express ourself in one way or the other, but talking is a topic we have to work on a loooot more.

Our language pathologist thinks that CAN will improve rapidly once he reaches a certain maturation level regarding his language development. I wish there was some kind of a litmus paper that we could dip in and understand where this level to complete is. Certainly there are indicators and CAN is progressing all the time but but but we are 6 now go go go...

In each new year, in each spring festival, at the beginning of each summer, in all occasions I keep wishing the same thing: this year, this summer, this... let us overcome this issue and leave another period behind. Just like our neurologist says, "do not depress the team CAN", come on baby amaze me, us, the whole world one more time and share that happy child's joy with us with the words pouring out!

28 Mayıs 2013 Salı

Kapıdaki Adam / The Man at the Door

Sabahları bizim ev tam bir panayır yeri olabiliyor. Özellikle o gün evden ailecek çıkacaksak, aman oğlumuz kahvaltısını yapsın, aman babamız geç kalmasın filan derken annemiz genelde asansörde giyiniyor.

Dün yine öyle bir şekil çıktık evden, ilk iş CANı okula bırakmaktı. Ve ne olduysa işte o zaman oldu. Hayat bir kez daha durdu. Hani şu televizyon çekimlerinde oluyor ya beklenmedik bir durumu daha da vurgulamak için görüntü donuyor! İşte bizim hayatımızda da bu donma durma efektini yaratabilen bir canlı var ki adı CAN. Bu sefer ne mi oldu?

Sabah CANın okulunun bahçe kapısının önünde arabayı park ederken ben klasik sorumu sordum: “CANcım seni okula kim bıraksın, anne mi baba mı?”. Ve CAN cevap verdi: okula kendisi gidecekmiş. “Nasıl yani? Bari kapıya kadar kim gelsin?” deyince “Baba” dedi. Babasıyla birlikte arabadan indiler, bahçe kapısındaki zile bastılar. Önce otomatik bahçe kapısı açılmaya başladı, sonra binanın kapısı açıldı, öğretmenlerinden biri kapıdaydı. CAN bu arada babasıyla vedalaşıp, koşarak bahçeyi kat etmeye başlamıştı, babasının ve öğretmeninin hayret dolu bakışları arasında... Mutlu mutlu okulunun kapısından içeri girdi ve kapıyı da bir güzel arkasından kapattı. Ben mi, ben zaten arabada çoktan donmuştum.

CAN bağımsız, mutlu bir adam olma yolunda bir adım daha atmıştı. Hayallerimden biri daha gerçek olmuştu. Darısı diğer düşlerin başına...

Aferin CAN, teşekkürler CANın Ekibi :) 


Our house can be a real masquerade in the mornings. Especially if we are to leave the house all together, trying so that our son has breakfast, struggling to be on time for our dad’s work, we end up with mom usually dressing up in the elevator.

Yesterday we had a similar picture leaving the house, first task was to drop CAN off to school. And whatever it was it happened just then. Life stopped once more. Just like the television shootings where the flow stops to emphasize an unexpected event! In our life there is a living thing that can create that same freeze stop effect and he is called CAN. What happened this time?

While parking the car across CAN’s school garden gate I asked my classical question: “Who do you want to go with CAN: mom or dad?”. And CAN replied: he wanted to go by himself. “How is that to be? At least who do you want to go with up to the gate?” I said and he replied “Dad”. He got out of the car with his dad, ringed the bell on the garden gate. First the automatic garden gate started to slide open, then the building door opened, one of his teachers was at the door. At the time CAN had said goodbye to his dad and was running through the garden, despite the astonished gazes of both his dad and teacher… He entered the school building happily and closed the door from behind. Me, I was frozen in the car for a while now.

CAN had taken another step towards becoming an independent, happy man.

One more of my dreams had become true. Hoping the same for all other wishes…

Congrats CAN, thanks CAN’s Team :)

9 Mayıs 2013 Perşembe

CANımdan bir şiir / A poem from my CAN

Gökkuşağı ne renk anne?
Pencere açıldığında yüzüme çarpan bu soğuk niye?
Yağmur yağıyor dışarıda diyorsun, 
Onlar kimin gözlerinden akan yaşlar anne?

Gidelim, üçümüz gidelim,
Anne, baba, çocuk, beraber gidelim,
Gezelim, at binelim, yüzelim,
Ders olmasın, sadece araba sürelim.

Seni seviyorum anne,
Bana sağladığın huzur ve düzeni seviyorum,
Babamı seviyorum,
Onun içten gülüşünü ve tüm neşeli oyunlarını seviyorum.

Mutluyum, hayattan keyif alıyorum,
Zaten pes edecek olsam en başından ederdim,
Ben güçlüyüm anne,
Gücümü tüm sevenlerimden alıyorum.


What color is the rainbow mom?
Why does the cold slap my face when the window opens?
You say it is raining outside,
From whose eyes are those tears mommy?

Let's go, let three of us go,
Mom, dad, kid, let's go together,
Let's go out, let's ride, let's swim,
Let there be no lessons, let's only ride a car.

I love you mom,
I love the peace and harmony you provide,
I love my dad,
I love his full-hearted smile and all of his joyful plays.

I am happy, I enjoy life,
If I were to give up, I would have done so just at the very start,
I am strong mommy,
I find my strength in the ones that love me so.

18 Nisan 2013 Perşembe

Bugünleri hayal etmiştim / I have imagined these days

CAN ilk doğduğu yıllarda o kadar çok soru ve sorun vardı ki kafamda, bazen o kadar çok bunalıyordum ki o günü yaşamaktan, kaçmak biraz olsun uzaklaşmak için ileriyi hayal etmeye çalışıyordum. Bu günler geçecek ve herşey iyiye gidecek demenin bencesiydi herhalde oturup hayal kurmak...

CANı gülerken, yürürken, konuşurken, okula giderken hayal etmek, yarınlara dair taşıdığım umudun bir simgesi gibi bana moral veriyordu. Hatta bu hayaller rüyalarıma taşıyordu. CAN büyüdükçe düşlerim onunla beraber gerçekleşti ve gelişti. Her geçen gün olgunlaşan bir meyve gibi, sulu ve tatlı, rengarenk bir çocuk oldu CAN.

Hala burukluklarım, hala kabuslarım var tabi, her annenin vardır herhalde, benimkiler biraz farklı belki, ama ben de bir anneyim ve CAN da bir çocuk. Önünde upuzun bir yaşam olan ve hayatın tadına bakmayı seven bir çocuk. Acısıyla tatlısıyla, seveniyle kıskananıyla, sarılıp dışlayanıyla yaşamın sunabildiklerini olduğu gibi kabul edip mutlu olması en büyük dileğim.

Evet CAN özel bir çocuk, doğduğu andan itibaren genelgeçer kuralları yıkarak ilerleyen bir çocuk, yaşamı mucizelerle dolu bir çocuk, CAN bizim çocuğumuz. Onun kocaman bir ailesi var. Doktoruyla, hemşiresiyle, öğretmeniyle, arkadaşıyla, balıkçısıyla, antrenörüyle ve çok daha fazlasıyla rengarenk bir dünyası var...

6. doğumgünü hatırası olarak bir takvim hazırladık CAN için. 2013 yılının her ayı için bir sayfa ve her sayfada o ayın takvimi ile CANın bir resmi var, onun hayatından bazı renkleri yansıtan. Ve her sayfaya ailesinin bir bölümünü temsilen birşeyler yazdık. İleride bu günleri hatırlamak için. Oysa ki bu günleri hayal ettiğim zamanlar daha dün gibi...

Şu sözlerle bitirmek istiyorum: "Keşke sizi hiç tanımasaydım ama çok mutluyum hayatıma girdiğiniz için"... Hayatın zorlukları karşısında dimdik ayakta durabilenlere ve duranlara gönülden el uzatabilenlere gitsin bu yazı :)

İnsanoğlunun kurması mümkün olmayan hayaller vardır, onlar ancak yaşanır!



During the first years after CAN was born I had so many questions and problems on my mind, I was at times so very much distressed by living in that day, that I used to imagine about the future to run away from today. To imagine must have been my way of saying that, these days will pass by and everything will get better...

To image CAN laughing, walking, talking, going to school was like a symbol of hope I flared inside of me, building morale. These images flowed even into my dreams. As CAN grew up my aspirations were realized and developed further. CAN turned out to be a colorful kid just like a maturing fruit, juicy and sweet.

I still have heartaches, and nightmares too, every mother does so too I assume, mine a bit different maybe, but I am a mother too and CAN is a child. A child who has a long life ahead of him and he is one who likes taking tasteful bites of it. My utmost wish is for him to accept all that life can provide as is and be happy with all that there is; the sweet and sorrow, the loving and the jealous, the embracing and the marginalizing.

Yes CAN is a special kid, a kid diminishing all the generally accepted rules starting from the moment he was born, a kid whose life is full of miracles, CAN is our kid. He has an awesome family. He has such a colorful life with his doctor, nurse, teacher, friend, fisherman, trainer and so much more...

We have prepared CAN a calendar as a 6th year memory. There is a page for each month in the year 2013 and on each page there is a calendar of that month with a picture CAN reflecting some of the colors in his life. And we have written a few words as representatives of parts of his family. To remember today in the future. But still the days I have imagined of today are just like yesterday...

I want to wrap with these words: "I wish I did not meet you at all, but I am so happy I have gotten to know you"... I dedicate this article to those who can rise to the challenges in life and to those who trust out a hand to them fullheartedly :)

There are dreams that mankind is incapable of dreaming, those are the ones that are only lived!

4 Nisan 2013 Perşembe

Sadece bir Resim / Only a Picture

Sadece bir resim çektirecektik, evet evet vesikalık, sadece birer resim...

CANı okuldan aldım ve fotoğrafçıya gittik, alt kata indik ve taburemize oturduk sırayla, önce CAN ve sonra annesi. En son CAN 1 yaşındayken gitmiştik vesikalık çektirmeye yine birlikte, aradan sanki bir ömür geçmişti. Ne kadar büyümüştü CAN, o zaman arkalıklı yüksek bir sandalye bulup getirmişlerdi, düşer şaşar daha çok küçük diye. Heves işte oğlumun 1 yaşında stüdyoda çekilmiş resmi olsun istemiştim. İlerde güzel bir anı olurdu, olmuştu da!

Gitmişken tabi bir de anne oğul bir resim çektirdik. Dün fotoğrafları aldım, aldığımdan beri bir o fotoğrafa bakıyorum bir de geçen yıllara. Ve bir kere daha anlıyorum ki fotoğraf denen şey anıları en güzel haliyle saklıyor. Hele çekildiği an insan biraz bakımlı, biraz mutlu ve bir de sevdikleriyle birlikteyse, ve fotoğrafı çeken ile basan da işini biliyorsa söze hiç gerek kalmadan tarihin yapraklarına anıtsal bir sayfa ekleniveriyor.

Dışardan bir insan sadece fotoğraflarımıza baksa, bizden geriye kalanlar sadece onlar olacaksa, ne anlar acaba, ne düşünür, ne kadarını anlar? Sadece fotoğraflardaki anlar olsa yaşamlarımız...


We were only there for a snapshot, yes yes a document photo, only a snapshot each...

I picked up CAN from school and we went to the photographer, we climbed down to the lower floor and sat on the high-chair taking rows, first CAN and then his mother. We had the same experience when CAN was 1 year old, it was like a life time ago. CAN had grown so much, then they had found a high-chair having a back, he was so small that they thought he would fall off. I wanted my son to have a picture taken at the studio, it was a motherly desire I suppose. I thought it would be a beautiful memory in the future, and it has been so too!

Since we were there we had a mother and son picture taken too. I picked up the photos yesterday, since then I am looking at them and the years that have gone by. And once more I realize that the thing we call photo preserves memories in the best possible state. Even better if the person is a bit well groomed, a bit happy and together with the loved ones, and the photographer together with the developer know what they are doing, then a monument is created in history pages without the need of any spoken words.

What would it be like if an outsider only looked at our photos, if they are the only things that will be left behind, what would that person understand, think, how much could that person comprehend? What would it be like if our lives were only the moments in the photos...

23 Mart 2013 Cumartesi

Nüfus Cüzdanı / ID Card

Benim cüzdanımda iki kimlik var: biri benim ve biri oğlumun!
Benim içimde iki can var: biri benimki ve biri CANımınki!
Benim gönlümde iki aşk var: biri eşime ve biri oğluma duyduğum!
Benim aklımda tek bir hayal var: CANın tatminkar bir yaşam sürmesi!

CANın nüfus cüzdanını ilk elime aldığım gün onun bu dünyadaki varlığına dair ilk kanıtı elimde tuttuğumu düşünmüştüm. Sanki tılsımlı bir belgeydi ve CANı hayata bağlıyordu. Çünkü gerçekti, çünkü sıradandı, çünkü üzerinde yaşananların izini taşımayan pırıl pırıl yepyeni birşeydi ve bakakalmıştım, büyülenmiştim adeta...

Dün çantamı düzenlemeye çalışırken nüfus cüzdanlarımız elime geldi, benimki ve CANınki kardeş kardeş duruyorlardı yan yana. Bir an düşündüm, CANımın kendi nüfus cüzdanını taşıyacağı günü hayal etmeye çalıştım. Bu sorumluluklarımın azaldığı anlamına mı gelecekti, CANımın iyi olduğunu mu belgeleyecekti, yoksa ayrılık mı demekti? Bilemedim, daha çok vardı, nasılsa zamanı gelene kadar bu soruların da cevabı bulunurdu.

Benim cüzdanımda iki kimlik var: biri benim ve biri oğlumun!
Benim yüreğimde iki insan var: biri kabullenmiş ve biri savaşçı!
Benim içimde iki ruh var: biri hüzünlü ve biri ümitli!
Benim hayatımda tek bir CAN var: hep çok mutlu!


I have two ID cards in my wallet: one is mine and one is my son's!
I have two lives inside of me: one is mine and one is my CAN's!
I have two loves in my heart: one is felt for my spouse and one is for my son!
I have only one dream in my mind: for CAN to live a content life!


The day I have first gotten hold of CAN's ID card I have thought that I held the evidence that certified his existence on earth. It was a magical document and was representing a bond with life. Because it was real, because it was ordinary, because it was something new glittering that did not carry any traces of what was lived through and I was stunned, fascinated even...

Yesterday when I was trying to sort out my bag I got hold of our ID cards, mine and CAN's were there sitting together in harmony. I stopped to think for a moment, I tried to visualize the day CAN carried his own ID card. Would that mean that I had less responsibility, would it document that CAN was doing fine, or would it indicate individuality? I could not figure it out, it was along time ahead, by that time these questions would be answered too.

I have two ID cards in my wallet: one is mine and one is my son's!
I have two people in my heart: one has recognized and one is a worrier!
I have two souls inside of me: one is sorry and one is hopeful!
I have only one CAN in my life: always very happy!

12 Mart 2013 Salı

Meslek / Occupation

Küçükken öğretmen olmak istediğimi söylediğimi hatırlıyorum. Ama sonrasında önüme konulan "akıllı çocuklar ya doktor ya mühendis olur" ikilemesi karşısında doktor olamayacağıma göre ancak mühendis olabilirim noktasına getirildiğimi biliyorum. Çocukluk işte demeyin, sonrasında işler daha da kötüye gitti... Çalışma hayatına atılma noktasında üst düzey yönetici olma hedefini koydum kendime! Yöneticilik meslek miydi ki ben "mesleğiniz" sorusuna vermek istediğim cevabı bu şekilde belirlemiştim?

Şimdi sorulur ise çoğunlukla anne, gönlünde eş, biraz girişimci olarak tanımlarım ancak kendimi; çünkü bunların her biri hayatımın bana birşeyler katan ve olduğum yeri bütünleyerek bana yaşatan bölümleri...

Wikipedia'ya göre; "Meslek, insanın yaşamını sürdürebilmek için yaptığı ve genellikle yoğun bir eğitim, çalışmayı gerektiren sürecin sonunda kişilerin kazandığı ünvanın adıdır".  Bana göre; "Meslek, insanın yaşamını mutlu bir şekilde sürdürürken ona para ve/veya güç kazandıran süreçlerin toplamıdır".

Peki CAN'ın mesleği ne olacak? Tabiki CAN kendi mesleğini kendi seçecek. Peki küçük yaşlardan itibaren yapabilirliklerini gözleyerek ona çeşitli imkanlar sağlamak, anne ve babası olarak bizler için önemli bir sorumluluk değil mi? CAN'ın mutlu bir birey olarak yapabileceği ve hayat boyu yapmaktan keyif alabileceği iş ne acaba?

Okuyucuya not: Eğer CAN birgün "ahçı" olur ve bir restaurant sahibi olursa, bugünkü düşüncelerimin bir yansıması ortaya çıkmış olabilir...


When I was a kid I remember saying that I wanted to be a teacher. But after the riddle that was presented to me as "intelligent kids become either engineers or doctors" I decided that my only chance was to be an engineer since it was impossible for me to become a doctor. Do not say that this was childish, things got even worse... At the point of starting business life I set the target to become a top executive manager! Was management an occupation to start with that I decided on the answer of the question "your occupation" as such?

If they ask me now I would describe myself as mostly a mother, a wife at the heart, a bit of an entrepreneur; because each of these are parts of my life which contribute to my self-being and make me live life by complementing where I am...

According to wikipedia; "Occupation may refer to: Job (role), a regular activity performed for payment, that occupies one's time". According to me; "Occupation is the sum of all procedures that earn a person money and/or power while living a happy life".

Then what will be CAN's occupation? Clearly CAN will decide on his own occupation. Still isn't it our responsibility as his mother and father to provide him different opportunities by monitoring his doabilities at the earliest possible ages? What is the occupation that CAN can do as an individual and be happy with doing all through his life?

Note for the reader: If CAN becomes a "cook" and owns a restaurant one day that may be a reflection of my current thoughts as of today...