Hoşgeldiniz / Welcome

Dünyama attığınız bu adımın size yanlız olmadığınızı hissettirmesi ümidiyle...
With the hope that the step you have taken into my world will make you feel you are not alone...

17 Mayıs 2012 Perşembe

Özel Olmak / To Be Special

Özel olmak güzel birşey zannederdim ben küçükken,
Özel olmak aranır istenir olmaktı bir anlamda,
Özeldin ya herkes ilgilenecekti seninle,
Çocuk aklı işte...

Büyüdükçe anladım sıradanlığın değerini,
Normallerin içinde yer olmak için farklı olmamak gerektiğini,
Eşime sordum, "biz ne zaman normal olacağız?" diye,
"Hiç olmadık ki, herhalde bundan sonra da olmayız" dedi.

Hani derler ya zorluklar kaldırabilecek olanların başına gelirmiş,
Ben de diyorum ki "onlar bildiklerimiz, diğer garibanlar göçmüş gitmiş",
Orhan Veli'nin yıllar önce sevgiliyi düşünerek öğrendiğim şiiri geliyor aklıma,
Bugün oğlum CAN var ruhumda ve ulaşmak istediğim yer bambaşka...

ANLATAMIYORUM

Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz
Göz yaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim
Şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerin kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.


I thought it was nice to be special when I was little,
Being special meant to be the one looked for with admiration in a way,
You were special so everyone would be interested in you,
A kid's way of thinking...

I understood the value of being ordinary as I grew up,
One was required to be similar to be evaluated as within norms,
I asked my husband "when will we be normal?"
He said "we have never been so probably we will never be".

They say that difficulties are on the ones who can handle them,
And I say "those are the ones we know, the others have passed away",
I remember of a poem I have learned many years ago thinking about my special one,
Today my son CAN is in my soul and the place I want to go to is completely different...

I CAN NOT EXPLAIN

Would you hear my voice if I cried,
In my verses;
Can you touch
My tears, with your hands?

I did not know
That songs were so beautiful,
Words so insufficient
Before I got into this woe.

There is a place, I know;
It is possible to tell everything anything;
I am quite close, I hear it;
I can not explain.

13 Mayıs 2012 Pazar

Anneler Günü / Mothers' Day

İlk anneler günümü daha dün gibi hatırlıyorum...

Sabah uyandığımda tek dileğim; neredeyse bir aydır yenidoğan yoğunbakım servisinde yatan, 25 haftalıkken apar topar bu dünyaya gelmeye karar veren miniğimi ventilatörden ayrılmışken bir gün öncesine göre daha iyi bulmaktı. Uça uça gittim o gün hastaneye babamızla birlikte, servisteki hemşirelere de anneler günü hediyesi niyetine dondurma aldık. Tam hastanenin kapısına yaklaştık içeriden uzmanımızın çıktığını gördüm. Haftasonu vizitini yapmış gidiyordu. Bir an için göz göze geldik ve biliyordum CANıma kötü birşeyler olmuştu. "Geldiğinde burada olmak için oyalandım. Üzüleceksin biliyorum. Sana ben söylemek istedim. CAN tekrar entübe oldu." dedi. Benim gözlerimden sicim gibi yaşlar akmaya başladı ve "Tamam ben iyiyim, hadi siz gidin" gibi birşeyler diyebildim ve koşarcasına hastaneye girdim.

O günün üzerinden tam 5 yıl geçti ve bugün ben kendimle birlikte dünyadaki tüm annelerin; hevesle, istekle, emekle, azimle, cesaretle, göz yaşıyla, parayla, alın teriyle, ümitle, sevgiyle ve o an ne gerekiyorsa onunla çocuklarının hayatlarında varoluşlarını kucaklıyorum. Ve tabiki oğlumu ve bizi anne yapan tüm dünya çocuklarını hayatlarımıza getirdikleri tüm sıcaklık, sevgi ve olumlu duygular için kucaklıyorum.

Hayat mutluysan güzel, mutlu bir anneysen daha da güzel, ama en güzeli mutlu bir çocuğun annesi olmak :)


I remember my first mother's day like yesterday...

My only wish when I woke up in the morning was to find my 25 weeker preemie, who had been in the NICU for around a month and who had been extubated recently to be in a better condition than the day before. We had driven to the hospital with my husband and also had brought along some ice cream for the nurses as a mothers' day gift. When we were approaching the hospital's entrance I saw our doctor. She had her weekend round and was leaving. Our eyes met for just a second and I knew there was something wrong about CAN. "I fooled around a bit so that I could be here when you arrived. I knew you would be upset. I wanted to be the one who told you personally. CAN is entubated again." she said. I started to cry and could barely say "OK, you go along" and ran up the stairs into the hospital.

It has been 5 years since that day and today I cherish myself along with all mothers around the world who have been a part of their children's lives with all the enthusiasm, effort, determination, courage, tears, money, hard work, hope, love and what ever it takes at that specific moment in time. And I cherish my son and all the children of the world who have made us mothers; for all the warmth, love and positive emotions that they have brought into our lives.

Life is beautiful if you are happy, even more so if you are a happy mother, but the most beautiful of all is to be the mother of a happy child :)

10 Mayıs 2012 Perşembe

Dengede kalabilmek / To be able to stay in balance

Dengede kalabilmek hep zor, hep çok çaba gerektiren yorucu bir iş oldu benim için ama CAN'dan sonra adeta imkansızlaştı. Ne kadar uğraşsam da yelpazenin farklı uçlarında buluyorum kendimi zaman zaman. Kendimi bildim bileli duygularımla mantığım arasında dengede kalmak için uğraşmak zorunda kaldım. Bir bakış açısıyla, annesi bu kadar duygusal ve babası bu kadar mantıklı bir çocuğun doğal kaderiydi bu durum...

CAN aramıza 25 haftalık olarak katıldıktan ve yaşamın sınırındaki bu mücadele başladıktan sonra kalbim sıkışır oldu. Dengede olmak huzur demekti ama dengelemek artık imkansız gibiydi. Eskiden duygularımla mantığım çelişirdi, şimdi ne duygularımın ne mantığımın bir anı bir diğerine uymuyor. Kendi aralarında olduğu kadar kendi içlerinde de çelişir oldular. Geceler gündüzler birbirine karıştı, yorgunlukla birlikte gelen tahammülsüzlük herşeyi altüst etti zaman zaman.

Yelpazenin bir tarafında olağan bir hayat var, olağan zorluklar ve olağan güzelliklerle bezenmiş; diğer tarafında ise sıradışı bir hayat var, sıradışı zorluklar ve sıradışı güzellikler ile dolu. Bir tarafım deliler gibi o olağan hayatı istiyor, herşeye razı olağan bir hayata sahip olmak için, sokakta su satmayı bile göze almış. Diğer tarafım ise, bunu imkansız buluyor, sıradışı zorlukların hayatın değişmez bir parçası olduğunu kabullenmek ve en azından sıradışı güzelliklerden mutlu olmak gerektiği kanısında, mucize bir hayatın büyüsüne kapılıp gitmek istemekte. Hangi tarafım haklı bilmiyorum ama kalbim sıkışıyor, dengede kalabilmek için yelpazenin bir ucundan bir ucuna yapılan salınımlar beni çok ama çok yoruyor.

Bu iki taraf yaklaşıyor yıllar içinde birbirine, sonuçta yelpaze ilk baştaki kadar geniş değil. Başlangıçta iki uçta yaşam ve ölüm vardı. Şimdilerde olağan ve sıradışılıktan bahsedebiliyorsam bu da bir gelişme diyen bir tarafıma karşılık, neden herşey rüyalardaki gibi olmadı diyen diğer bir taraf. Hayatımızı olduğu gibi kabul edip her atabildiğimiz adımı bir lütuf olarak görüp mutlu olalım diyen bir tarafa karşılık, yeter artık dayanamıyorum bitsin bu çile normal bir hayat istiyorum diyen diğer bir taraf. Şükür halimize diyen bir tarafa karşılık, niye biz ne kadar daha diyen diğer bir taraf...


To stay in balance has always been hard and an effort requiring job for me, but balancing has become almost impossible after CAN. How hardly I try I still find myself at the verges of the spectrum at times. I have always had to struggle to stay in balance between my feelings and logic. With respect to a point of view, this was the destiny of a child who had a very sentimental mother and such a logical father like mine...

My heart is failing after CAN has come as a 25 weeker and the struggle at the edge of life started. Being in balance meant peace, but it is now like impossible to balance. In the old days my feeling conflicted with my logic, nowadays neither my feelings nor my logic play the same rhyme they were a minute before. They are in conflict within themselves as well as amongst each other. Nights and days are mixed into each other, the impatience that comes with tiredness turned it all upside down at times.

At one end of the spectrum there is a regular life, regular difficulties and regular beauties; at the other end there is an extraordinary life, extraordinary difficulties and extraordinary beauties. One side of me deliriously wants the ordinary life, can settle for anything for having the ordinary life, can risk selling water on the street. The other side of me finds this impossible, thinks that extraordinary difficulties are to be accepted as the unchangeable part of life and at least one should make the best of extraordinary beauties, wants to sail way in the mist of the miracles of an extraordinary life. I don't know which side is correct but my heart pounds, the oscillations from one side of the spectrum to the other tire me so very much.

These two sides merge within years, in fact the spectrum is not as wide as it was at the beginning. At the start the two ends were life or death. If I can talk about regular and extraordinary nowadays this is an improvement says one side, why hasn't it turned out to be just like a dream says the other. We should accept life as it is and mercy the steps that we can take and be happy says one side, enough is enough I can not bare it any longer this should come to an end says the other. Thank God says one, why us how much longer says the other...

3 Mayıs 2012 Perşembe

Prematürite / Prematurity

2 Mayıs 2012 tarihinde dünyada ilk defa ulusal, bölgesel ve global erken doğum oranları raporu yayınlandı. Çok Erken Doğan bebeklerin ülkeler bazında zamanında doğanlar ile sayısal karşılaştırması, bu oranlar bazında ülkelerin sıralaması, Çok Erken Doğan bebeklerin ülke bazında yaşama oranları ile bu oranlar bazında ülkelerin sıralaması raporda yer alıyor.

15 milyon bebeğin erken doğduğu ve her yıl 1 milyondan fazlasının öldüğünün bildirildiği raporda erken doğum oranlarının birçok ülkede artış gösterdiği ve erken doğumun zatürreden sonra beş yaşın altındaki bebek ölümlerindeki ikinci en yüksek orana sahip sebep olduğu kaydediliyor.

Raporun tam metnine aşağıdaki adresten ulaşabilir ülkenizdeki durumdan haberdar olabilirsiniz.

http://www.who.int/pmnch/media/news/2012/preterm_birth_report/en/index.html

3 Mayıs 2012 tarihinde ise World Health Organization - WHO (Dünya Sağlık Örgütü) ve The Partnership for Maternal, Newborn and Child Health - PMNCH (Gebelik, Yenidoğan ve Çocuk Sağlığı Ortaklığı) tarafından organize edilen 7 saatlik twitter paylaşımı konuyla ilgili uzmanların katılımı ile düzenlendi.


On 2 May 2012 The Global Action Report has been released on Preterm Birth which provides the first-ever national, regional and global estimates of preterm birth. The figures comparing the number of term babies with the ones Born Too Soon are given on country basis and including a ranking as well as the rates of survival on country basis and their ranking.

It is reported that, 15 million babies are Born Too Soon and over 1 million die each year. The report shows the extent to which preterm birth is on the rise in most countries, and is now the second leading cause of death globally for children under five, after pneumonia.

You can reach the complete report from the below link and learn about the situation in your country.

http://www.who.int/pmnch/media/news/2012/preterm_birth_report/en/index.html

On 3 May 2012 World Health Organization - WHO and The Partnership for Maternal, Newborn and Child Health - PMNCH has organized a 7 hour twitter relay with the contribution of experts on the issue.