Hoşgeldiniz / Welcome

Dünyama attığınız bu adımın size yanlız olmadığınızı hissettirmesi ümidiyle...
With the hope that the step you have taken into my world will make you feel you are not alone...

30 Ocak 2012 Pazartesi

Fırtına / Storm

Dışarıda inanılmaz bir soğuk ve fırtana var. Benimse tek düşünebildiğim bebeğimin güvenli sıcak yatağında uyuduğu ve bu durumu korumam gerektiği. Bu mudur, budur hayat! Çok zor, çok karmaşık, çok ulaşılmaz geliyor insana ama bir o kadar da yalın aslında.

CANım, içimi rahatlatan meleğim benim,
Mis kokulum, tatlı tenlim, güler yüzlü çocuğum,
Gözlerimdeki yaş gururla mutluluktan aksın artık ne olur,
Sana olan aşkım sonsuz, sabrım sınırsız olsun bebeğim,
Seni hep seveceğim...

There is an unbelievable cold and storm outside. All I can think of is that my baby is safely sleeping in his warm bed and I have to preserve this state. Is that it, that's life! It seems too hard, too complicated, too unreachable to one, but it is that simple.

CAN, my relief angel,
Sweet fragrant, delicious skinned, smiling faced baby,
Let the tears in my eyes drop with pride for happiness,
Let my love for you be eternal, my patience be infinite,
I will always love you...

27 Ocak 2012 Cuma

Seyahat / Travel

Seyahat etmek, CANdan önce sevdiğim birşeydi, CANdan sonra gerilim demek... En keyif için olanı, en rahat şartlarda bile stresli, bir de kışın, karayolunu göze almak mümkün değil, uçakla gidiyoruz. Bugüne kadar uçaksız gelebildik ama bu sefer bir de böyle bir ilk var bakalım. Umarım doğru bir iş yapıyoruzdur ve herşey yolunda gider, sağlıkla gidip, sağlıkla iyi haberlerle döneriz...

Hep bir ümit, birşeyler daha iyi olsun diye bir çaba. Liste yapıyorum, hiçbirşeyi unutmadan gitmeli, her istediğimi elimi attığımda bulmalıyım ya, sanki yokluğa gidiyoruz, değil ama panik olurum oralarda, zaten gerginim. 

CAN Seyahat Listesi

Beslenme (kabin bagajı)
4 adet sade yoğurt
4 adet bisküvili yoğurt
½ kg kavrulmuş tuzlu kıyma
½ kg organik patates
4 adet organik biber
4 adet organik domates
8 dilim bebe ekmeği
2 adet çocuk sütü
1 küçük kavanozda organik zeytinyağı
4 adet sütlaç
1 adet çam balı
8 adet bebe bisküvisi
6 adet yulaflı meyve
4 adet haşlanmış organik yumurta sarısı ve tahin & pekmez karışımı
4 adet çocuk suyu
Yemek pişirme ünitesi

Giyinme (büyük bavul)
Pantalon & uzun kollu bluz & sweatshirt & kazak
Atlet & kilot & çorap & pijama takım & süveter
Bere & atkı & eldiven & mont & bot
Bornoz

İlaç (kabin bagajı)
Baticon / Medakasol / Lasonil / Anestol
Prospan / Burun spreyi / Giffrer
Carpol / Pedifen
Sevenseas
Ateşölçer
Yedek gözlük

Oyuncak (kabin - kendi bavulu)
i-pad
Seyahat çantası (Kalem & kağıt)
Oyun hamuru & mum & düdük
Hikaye kitabı
Araba
Manyetik çubuklar
Oyun kartları (Zıtlıklar)

Diğer (büyük bavul)
Kulak temizleme çubuğu & diş fırçası & diş macunu & şampuan
Islak mendil & havlu kağıt
Medikal kayıt dosyası
Masaj aletleri (buz parmak, çubuk, boncuk)


Traveling, was something I loved before CAN, it means tension after CAN... The most joyous one, stressful even in the utmost comfy conditions, additionally in winter, it is impossible to risk the road by car, we are going by plane. We have managed to bypass planes till today but now comes another first, we will see. I hope we are doing something right and all goes well, we go with health, we come back with good health and news...

Always a hope, a struggle for things to be better. I am making a list, we should go without anything missing, I should find everything I need the moment I need it, as if we are going into abyss, not so but I would panic, I am already stressful.

CAN Travel List

Feeding (cabin luggage)
4 pcs yogurt
4 pcs biscuit yogurt
½ kg roasted salted mince
½ kg organic potatoes
4 pcs organic pepper
4 pcs organic tomatoes
8 slices baby bread
2 pcs child milk
1 little jar organic olive oil
4 pcs rice pudding
1 pcs pine honey
8 pcs baby biscuit
6 pcs fruit with oat
4 pcs boiled organic egg yolk and tahin & pekmez mix
4 pcs baby water
Cooking unit

Clothing (large luggage)
Pants & long sleeved shirts & sweatshirt & jumper
Underwear & socks & pajamas & sweater
Cap & strap & gloves & jacket & boots
Bathrobe

Medicine (cabin luggage)
Baticon / Medakasol / Lasonil / Anestol
Prospan / Burun spreyi / Giffrer
Carpol / Pedifen
Sevenseas
Fevermeter
Spare glasses

Toys (cabin - his luggage)
i-pad
Travel bag (pencils & paper)
Playing dough & candles & whistle
Story books
Cars
Magnetic sticks
Playing cards (opposites...)

Other (large luggage)
Q-tips & teeth brush & tooth paste & shampoo
Wet towel & paper towel
Medical record file
Massage tools (ice finger, stick, bead)

20 Ocak 2012 Cuma

ROP / Retinopathy of Prematurity

Birçok erken doğanın korkulu rüyalarından biri, ROP...

Doğum haftası erkenleştikçe ve doğum ağırlığı düştükçe riskte artıyor. "Zone"u var, "evre"si var. Teşhis ve tedavisi mümkün ama kritik kontrol noktalarını kaçırmamak önemli!

Özetle, süreç şöyle işliyor:
- doğum ile beraber retinadaki damarlanma duruyor
- erken doğum durumunda, damarlanma tamamlanamadan durmuş oluyor
- anne karnındakinden farklı olarak fazla veya eksik oksijen alımına bağlı olduğu düşünülen, retinada anormal bir damarlanma başlıyor
- bölgesi (zone I-II-III) ve düzeyi (evre 1-2-3-4-5) ROP konusunda deneyimli göz doktorları tarafından yapılan periyodik kontrollerde değerlendiriliyor
- evre 1-2 izlemeye devam edilmesi gerektiğini belirtiyor
- evre 3 müdehale gereksinimini ortaya koyuyor, genelde laser yapılıyor
- evre 4-5 müdehalenin zorlaştığı, görme kaybının gündeme geldiği süreç...

Ben bugün bildiklerimi o gün biliyor olsaydım ve erken doğum olasılığını da dikkate alarak doğum yapacağım hastaneyi seçme şansım olsaydı, o zaman;
- küvöz başında ROP bakısı yapılıyor mu?
- kontrolleri ve tedaviyi yapan göz doktoru kim?
- uygulanan tedavi yöntemi ne, işlem nerede uygulanıyor?
sorularının cevapları seçim kriterlerim arasında olurdu.

Sonrasında, miyop ve şaşılık beklenmesi gereken olası durumlar. Gözlük takıp, kapatma yapmak gerekiyor genelde, uzun bir süreç bu da. Ama herşey yolunda giderse, bağımsız bir hayat için yeterli görmeyi sağlama şansı var bebeğinizin :)


ROP is one of the nightmares of a lot of preterms.

The risk increases as the birth week gets early and the birth weight is lower. It has "zone" and "stage". It has possible diagnosis and prognosis, but critical control points should not be missed!

In summary the process evolves as follows:
- the vascularization in the retina stops along with birth
- in case of early birth, the vascularization stops before completion
- an abnormal vascularization starts in the retina, considered to be due to high or low oxygen levels with respect to the mother womb
- the area (zone I-II-III) and degree (stage 1-2-3-4-5) is evaluated by ophthalmologists experienced with ROP cases
- stage 1-2 indicate follow-up
- stage 3 indicate intervention, mostly by laser
- stage 4-5 is the period where it is harder to intervene, and vision loss is considered...

If I knew then what I know now and if I had the chance to choose the hospital I was going to deliver in taking into account the possibility of early birth, then;
- is ROP controls made at incubator stand in the NICU?
- who is the ophthalmologist performing the controls and treatment?
- what is the treatment method, where is it performed?
would be questions that the answers would get credit for in my selection criteria.

Afterwards, farsightedness and cross-eye are probabable outcomes to expect. It is necessary to ware glasses and perform eye-patch, it is too a long period. But if all goes well, your baby has a chance to have enough vision to lead an independent life :)

17 Ocak 2012 Salı

Hangisi doğru? / Which is right?

Erken anne olmak mı, otuz beşini beklemek mi?
Amniyosentez yaptırmak mı, yaptırmamak mı?
Normal doğum mu, sezeryan mı?
Çocuğuna bakmak mı, işe başlamak mı?
Bırak ağlasın demek mi, her çıtında koşup bakmak hatta kucağına almak mı?
Kendi odasında uyumaya alışsın demek mi, yanına almak mı?
Yedireceğim diye uğraşmak mı, aç bırakmak mı?
1 yaşında tuvalet eğitimi vermeye çalışmak mı, beklemek mi?
Emziği bıraksın artık diye çabalamak mı, seviyor emsin demek mi?
Hasta olduğunda başında sabahlamak mı, uykuya teslim olmak mı?
...

Peki bunun bir ortası yok mu? Belki? Bazen?
Peki herkesin, her durumun farklı doğruları olamaz mı?
Herşeyi genellemeye çalışmak niye?
Salt doğruyu sahiplenme isteği neden? Salt doğru diye birşey var mı ki?
Peki ya kader diye birşey var ve bunların hepsi boşsa?
Neyi nasıl yaparsak yapalım bazı şeyler değişmiyorsa...
Uzmanlar bugün doğru dediklerinin aksine birşeyleri savunuyordu daha dün,
Peki ya yarın yeniden karar değiştirirlerse?
Bir başkası hata yaptığı için hata yapıyor olmak mı takipçisi olduğun için,
Yoksa kendi yolunu bulmak mı?


To be a young mother, to wait for thirty five?
To have amniocentesis, not to have it?
Normal delivery, c-section?
To take care of your child, to go back to work?
To say let him cry, to run at each sound to look and even have a cuddle?
To say he should get used to his room, to take him in yours?
To struggle for feeding, leave him hungry?
To try toilet training at the age of 1, to wait?
To strive for leaving the soother, to say he likes it leave him along?
To wait on him all night when he is sick, to let sleep surrender?
...

Isn't there amid? Maybe? Sometimes?
Can't there be a different right for everyone, for every case?
Why try to generalize everything?
Why is it that one wants to possess the ultimate truth? Is there one anyway?
What if there is something called faith and all else is obsolete?
What if whatever we do, whichever way, somethings never change...
Experts were fending the opposite to what they say is right now just yesterday,
What if they change their minds again tomorrow?
To make a mistake because someone else did one, because you are a follower, 
Or to find your own way?

15 Ocak 2012 Pazar

Bugün / Today

Belim ağrıyor bugün ama ne tasa ne gam sadece alınması gereken ilaçlar var. Varsın ağrısın CANa geleceğine bana gelsin, diyorum.

CAN ile kahvaltı ediyoruz. Kahvaltı dediğime bakmayın, sabahları pek bir iştahsız oluyoruz, yediğimiz bisküvili yoğurt sadece, olsun en azından kalsiyum alıyoruz.

Sonra birlikte biraz oyun ve çalışma zamanı. Önce CANın istediği birşey yapıyoruz sonra annenin. Bu ara en çok kesme faaliyetlerini sevdiğinden CAN hemen kitabından bir sayfa seçiyor, bir Penguen. O küçücük elleriyle kendi başına kesiyor parçaları tek tek, sonra da biraz yardımla örnektekine uygun şekilde yapıştırıyoruz. Çok gururlu, kendini gösterip, "ben yaptım ne güzel olmuş değil mi" dercesine gülümsüyor. Sonra biraz çizgi çalışması yapıyoruz, en çok çocuk yapmayı seviyor, en son marifeti ya, bir de "çocuk" diyebiliyor ya çok mutlu. Arkasından önce-sonra kartlarıyla oynuyoruz ve biraz da domino. Masa başı işleri yeter artık deyip evin içinde bisiklet yarışı yapıyoruz, işte bu annenin beline son darbe oluyor.

Öğlen yemeği için bugün tarhana çorbası deneyeceğiz uzun süre aradan sonra. Çok heyecanlı, biz bir türlü sevemedik bu çorbayı geçmişte ama bakalım bu sefer ne olacak derken, CAN hiç itirazsız bitiriyor kıymalı duble domatesli el emeği göz nuru tarhanasını. Ve öğle uykusu vakti geliyor. Huzurlu bir sabah, dışarıda buz gibi kapalı bir hava var ama ben oğlumla evimizde güvendeyim.

Öğle yemeğinin ardından uykuya dalınca miniğim bende uzun oturuşa geçiyorum. Ve zihnim vücudumun aksine koşuyor adeta, korkuyorum... Kışları pek sevmiyorum herhalde, CANdan sonra böyle oldum ama önceleri karı kaymayı severdim. Bugün bir programda karda yuvarlanan çocuklar gördüm. Acaba dedim bende birgün cesaret edebilecek miyim CANıma bu özgürlüğü tatsın diye bir fırsat vermeye? Aman hasta olur diye endişelenmekten vazgeçip, burnu mu akıyor, bademcikleri mi şişti, ateşi mi çıktı demeden yaşamak mümkün olabilecek mi? Bahar gelse, güneş açsa, yazın denizde olsak, sanki o zaman daha mı az endişeliyim? Veya bunlar için endişelenebildiğim için şanslı mıyım? 

Öyle bir fırtınayla başladı ki bu yıl,
Çevremde olup bitenler öylesine üst üste geldi ki,
Olasılıklar beni öyle korkutuyor ki,
Keskin bir dönüş zamanı diyorum...

Mucize gibi güzel gelişmelerden önceki buğu olsun bunlar ve hepsi silinip gitsin,
Yaşanacak güzelliklerin gölgesinde kalsın tüm terslikler,
Ve korkulanların hiçbiri gerçek olmasın,
Bu yıl sadece ümit dolu güzel düşler hayat bulsun...


I have a backache today, but I have no worries no cries only medicine to take. I say, let it ache, let it come to me instead of my CAN.

We are having breakfast with CAN. Do not be fooled by me saying breakfast, we are very picky in the morning, it is only biscuit yogurt we are eating, at least we are having calcium.

Then it is time for some play and study together. First we do something CAN wants and then something mom picks. These days the favorite activity is cutting so CAN picks a page from his book, a penguin. He cuts out each peace with his small hands on his own, then sticks them according to the model with some help. He is so proud, he points at himself smiling, as if saying "I did it myself, it is so nice isn't it". Then we draw a bit, he likes making child drawings and he can say "child" as well, so he is very happy. Then we play with before-after cards and domino. We complete desk work and decide to race with bicycles in the house, and this is the last drop for mom's back.

We will try tarhana soup for lunch today after a long while. It is very exciting, while saying we have not liked this soup in the past but we will see what happens this time, CAN finishes the tarhana soup with mince and double tomatoes which is made with hand-labor and eye-straining without any objections. And it is time for noon nap. It is a peaceful morning, there is a cold and cloudy day outside but we are safe at home with my son.

Once my little one goes to sleep after lunch I have a chance to rest a bit. And my mind races despite my body, I am afraid. I guess I do not like winters that much, but I have become like this after CAN, I used to like snow and skating beforehand. I have seen children tumbling in snow today in a program. Will I be able to give my CAN a chance to experience this freedom one day, I wondered? Will it be possible to give up worrying, will it be possible to live without saying will he be sick, will his nose run, will his tonsils expand, will he have a fever? If it were spring, the sun came out, were in the sea in summer would I worry less then? Or am I lucky cause I can worry for these?

This year has started with such a hurricane,
All that happened around me came one after another,
The probabilities scare me so much,
I say it is time for a sharp turn...

Let all this be the fog before developments like miracles and let it all wipe out,
Let all setbacks be lost in shadow of the beautiful moments of life,
And none of the frightful stuff can become real,
This year let only the sweet dreams filled with hope come to life...

4 Ocak 2012 Çarşamba

Anneler / Moms

Bugün annemin doğum günü, akşam ailecek yemeğe dışarı çıkacağız. Aslında genelde evde oluyorduk son yıllarda küçük çocuğumuz var rahat edemeyiz, hasta ederiz filan, diye. Yazık anneciğim de mecburen kendi doğum gününde bile çalışır, aile yemeği hazırlardı. Ama bu sene bir cesaret geldi, tamam dışarda yiyelim dedik. Bugünler de geldi :)

Telefon ettim sabah kutlamak için ve bana dedi ki, "iyi ki ben senin annen miyim?". "Evet, iyi ki annemsin, iyi ki varsın." dedim. Gözlerim doldu, hemen bencilce kendimi düşündüm ve CANımı. Bir gün o da bana bu sözleri söyleyecek miydi? O günler de gelecek miydi? Ben bu kadar başarısızlığa, beceriksizliğe, salaklığa ve hatta CANıma göre şaşkınlığa rağmen iyi bir anne olabiliyor muydum?

Sevmek, çok sevmek, emek vermek, hep yanında olmak, uykusuz kalmak, sürekli çabalamak, her anını onun için birşeyler yaparak veya onunla birlikte geçirmek, ümit etmek, sarılmak, onun her ihtiyacı karşılanmadan kendin için nefes bile almamak ve yine sevmek, çok sevmek yeterli mi? İyi bir anne olmanın kriteri ne?

Nasıl oluyorda bazı insanların dağları delmesi gerekiyorken bazıları birşeylerin farkında bile olmadan yaşayıp gidebiliyor? Ve hatta öylesine bencilce bakıp hayata, sahip olduklarını en doğal hak, sahip olmayanları birer ucube olarak görebiliyor insanlar? Nasıl oluyorda onlar normal ve doğru, farklı olanlar garip ve dışlanması gerekenler olabiliyor? Şans denen şey neden bazı insanlara gülüyor da, şansızlık bazı insanları taa daha en başında bu dünyaya gelme yolculuğunda yakalayabiliyor?

"Yüzün gülsün artık güzel kızım" dedi annem bugün telefonda, işte yine ağlıyorum...


Today is my mother's birthday, we will go out for a family dinner tonight. We have been staying at home for the past couple of years, because we have small child and wouldn't be comfortable or maybe would get the kid sick or something. My poor mother would have to work even on her own birthday and prepare a family meal. But this year we had the courage and said let's go out. These days have come too :)

I have called her in the morning to congratulate and she said, "it is so good that I am your mother, is it so?". "Yes, so good that you are my mom and so good that I have you" I said. My eyes got cloudy, then selfishly I thought of myself and my CAN. Would he say these words to me one day? Would those days come as well? Despite all the unsuccessfulness, untalentedness, stupidness and as CAN puts it silliness, was I managing to be a good mother?

To love, to love very much, to work for, to be right by his side, to stay sleepless, to struggle continuously, to spend every moment doing something for him or with him, to hope, to hug, not to even breath before all of his needs are satisfied and to love again, to love very much, is that enough? What is the criteria to be a good mom?

How come some people have to drill mountains and some others may live without even recognizing so much? And even worse, they can just look at life so selfishly and see what they have is as basic rights and the ones who do not have them as freaks? How come they are normal and right, where the different ones are weird and have to be marginalized? How come what we call luck is with some people all along the way, where unluckiness catches some right from the start during the journey of coming to life?

"It is time you smile my beautiful girl" said my mother on the phone today, and there I was crying...

2 Ocak 2012 Pazartesi

Hediyeler / Presents

Hayatta aldığım en güzel hediye eşim ve oğlum :) Onlar benim herşeyim...

Çocuk sahibi olmaktan daha da güzel olan birşey var, o da insanın sevdiği insan ile çocuğunu birlikte keyifli görmesi, onlara bakıp içinin titremesi çok özel bir an, tarifsiz bir mutluluk, herşeye rağmen ve herşey pahasına yaşanası bir duygu...


The most beautiful present I have ever received in life is my spouse and my son :) They are my everything...

There is something more beautiful than having a child, that is to see your loved one with your child in joy, the moment you look at them and your heart flickers that is a special moment, it is a moment to live despite everything and is worth everything...