Hoşgeldiniz / Welcome

Dünyama attığınız bu adımın size yanlız olmadığınızı hissettirmesi ümidiyle...
With the hope that the step you have taken into my world will make you feel you are not alone...

19 Şubat 2017 Pazar

Sabah kahvem..! / My morning coffee..!

İnsanın hayatında her döneme damga vuran birşeyler oluyor. O dönem farketmeseniz bile bir zaman sonra geriye dönüp baktığınızda hayatınızın o dönemini tanımlayan, bir kelime veya cümle ile özetlenebilen bir başlık atılabiliyor. Bu bazen büyük bir sevincin, bazen de sonsuz bir üzüntünün tanımı olabiliyor. Hayatın akıp giderken bıraktığı izler...

Şu haftalarda CAN kendini sözel olarak ifade etmek konusunda inanılmaz yol aldı ve büyük bir çaba ile hızla ilerlemeye devam ediyor. Kelimeleri ekleriyle ve cümleleri tamlamalarıyla ve hatta abartılı ifadeleriyle kendine bir yatak bulmuş çığıl çığıl akan bir su gibi...

Tıpkı sabah kahvesinin güne başlarken ki zindelik etkisi gibi CAN da enerjisini sözel olarak paylaştığında beni ayıltan, dirilten bir etkiye sahip sanki. Her yeni ifadesi onun sesinde yeni bir anlam kazanıyor, eşsizleşiyor ve kaydetmeye fırsat bulamadan akıp giden anılar sanki hayatın normalleşmesi adına ayrı bir adımı temsil ediyor.


There are certain things that mark every period in a person's life. Even if you do not realize at the time, when you look back after a period, there is a word or sentence that can mark that phase in life with a headline. This may be the definition of a great happiness or an endless sorrow. The footprints of life while it goes by...

In these weeks CAN has progressed tremendously at verbally impressing himself and with a great effort he is improving rapidly. His words with the tags and sentences with phrases and even hype expressions are like a water flowing in a newly forming channel with all the glory...

Just like the liveliness effect of the morning coffee while starting a new day, CAN has a similar wakening, sobering touch when he shares his energy verbally. Every new expression from his voice has a spectacular meaning, becoming so unique, and the memories that flow by without being able to take note seem to resemble a new step in the sense of the normalization of life.


16 Mayıs 2016 Pazartesi

Bu adını koyma isteği neden? / Why is this urge to give a name?

Bir insana doğduğunda bir isim koymakla başlıyor ve asla durmuyoruz, herşeye bir ad veriyoruz. Bu adını koyma isteği nedendir, nereden gelir, ne işe yarar, bir bilen var mıdır? Hayır anlayamıyorum, ne oluyor adını koyunca? Anlamayı ve anlatmayı kolaylaştırıyor, etiketlemek, gruplamayı ve genellemeyi sağlıyor, desek en iyimser şekliyle, bu kadar aciz miyiz biz insanlık olarak bireysel farklılıkları tanımlamaya, anlamaya ve anlatmaya çalışmaktan? Her insan biricik derken, insanları ve yaşadıklarını öylece alıp ortak havuzlara atma isteğinin bizlere sağlıyacağını umduğumuz kolaylıkta kaybolan anlamlar ne olacak?

Günü gününe, anı anına uymayan bizler, normları ve dışında kalanları ayırt etmekten nasıl bir fayda umuyoruz? Şunu anlıyorum; yaşamı farklılaştıran unsurlar ve bunlarla baş etmeye çalışan insanlar var. Bu noktada, farklılıkların sebeplerini bulmak ve mümkün olduğunca işlevsel anlamda yaşamı kolaylaştıracak çözümler sunmak gerçekten olumlu bir düşünce, bunu her kişi için empati ile sağlamaya çalışmak ise sevgi ile yoğrulmuş bir emek yumağı. Tek çözüm bu, başka çare yok bence. Çare olacağız diye, insanların hayatlarını çekilmez kılmak, yapabilirliklerini arttırmak yerine kısıtlamak demek oluyor.

Bir insanın yapabilirlikleri üzerine yenilerini eklemek için, onun neleri yapamadığı hakkında hükümler vermek gerekmiyor. Bir yola çıkmak ve adım adım, gün gün ilerlemek gerekiyor ki, zaten hayat her insanı farklı bir yolculuğa çıkarıyor; "hangisi iyi? hangisi kötü?" kim, neye göre karar veriyor? Bir insan elinde olanla, elinden gelenin en iyisini yapıyorsa, kimseye söz söylemek düşmüyor...


We start with giving a name to a person at birth and we never stop, we give a name to everything. Why is this urge to give a name, where does it come from, what does it serve, is there anyone who knows? No, I do not understand, what happens when we give a name? With the best of intentions if we say that labeling makes it easier to understand and make understood by grouping and generalizing, are we this helpless as humankind that we can not try to define, understand and describe individual differences? What happens to the meanings that we loose with the hope to ease our lives while we throw people and their lives into common pools as we say each person is unique?

Us that have days and even moments that do not match one another, what is it that we hope to accomplish by differentiating the ones that fit in or that do not fit in the norms? I understand this; there are things that make like different and people trying to cope with life having these differences. At this point, it is a positive thought to find the reasons underlying the differences and put together solutions to ease life functionally as much as possible, establishing this with empathy for each individual is a love dough made with a lot of effort. This is the only solution, there is no other possibility as to my understanding. Making people's lives miserable while claiming to help is limiting their capabilities instead of elevating them.

To add on new abilities to a person's well being, it is not necessary to pass on judgement about the things the person can not do. It is necessary to get on the road and progress step by step, day by day, and that is what life does by taking each person on a different road; "which one is better? which one is worse?" who decides, depending on what? If a person is doing the best with all that is in hand, no other should be entitled to say no more...


8 Şubat 2016 Pazartesi

Herşey bir sebep için olur..! / Everything happens for a reason..!

Herşey bir sebep için mi olur, gerçekten?
Yaşanırken değil de, sonrasında geriye dönüp bakınca mı anlam kazanır hayat?
Olup biten herşeye "bunun da bir sebebi vardır" mı demek gerekir?
Kabullenmek değil de bu, bekleyip görmek midir?

Bazı zamanlar nasıl olur da, herşey zincirleme rayından çıkar?
Ve nasıl olur da bazen, herşey ucu ucuna bir denk gelir, yolunda gider?
Nedendir bazen en güzelin keyfini çıkaramazken insanoğlu, bazen herşeyden zevk alabilir?

Bazen midir, bazısı mıdır, o değeri bilme halinde belirleyici olan?

Sonunu bilmek mümkün olsa hikayenin, hikaye aynı kalır mı?
Bilmemekten doğan buhran, gerçekten iyi olacağına olan inançla aşılır mı?
İyi olan nedir ki zaten?
Yaşayıp geçmeden anlaşılır mı?


Everything happens for a reason, is it so really?
Does life acquire meaning after it's lived and done and we look back on it all so after?

Do we have to say, "it should have a reason too" for all of everything?
Is it a wait and see, rather than an acceptance?

How does everything get out of track at times?
And how does it all come together so smoothly at others?
How come mankind can't enjoy the best at times, and gets pleasure from it all at others?
Is it at times, or the ones, that determine the state of value estimation?

If it were possible to know the ending of the story, would the story stay the same?
Is it possible to overcome the crisis by the faith for the best?
What is the best anyway?
Can it be evaluated before it is lived and passed?

19 Ocak 2016 Salı

Evet, yapabiliriz..! / Yes, we can.!

"Başarının ölçütü başlamak değildir. Tamamlamak da değildir. Başarının ölçütü devamlılıktır. Bıkmadan, usanmadan, istikrarla devam etmek..."

Çok beğendim bu sözü; sanki beni, bizi, CAN'ın ekibini ve çabasını tarif eder gibi... Emeğe ve doğruya ulaşmak için sarfedilen çabaya inancımı ayakta tutmak için çok da ihtiyaç duyduğum bir anda çıktı karşıma, ne mutlu bana :)

Öyle bir yol ki bu, sadece başı ve sonu belli, doğduk ve öleceğiz, bu iki nokta net. Bu iki noktanın arası ise belirsiz, ne seçimler bizim ne sonuçlar kontrolümüzde, ama çabalıyoruz, elimizdekiler ile elimizden gelenin en iyisini yapmak için uğraşıyoruz. Nasıl bir motivasyonsa bu; pes etmeden, yılmadan, bazen yorulsak da devam ediyoruz, hele işin için de çocuklarımız var ise vargeçme şansımız olmuyor, sanki bitmez tükenmez bir enerji ve sabır ile hep devam etmek tek seçenek; en azından bana öyle geliyor.

Bu yolculukta CAN yoldaşlarımız oluyor bazen, karşımıza çıktıkları için şükrettiğimiz insanlar... Ve ben inanıyorum ki onların sayısı, karşılarına çıktığımız için şükredenler kadar az veya çok. Etme bulma dünyası, dedikleri bu olsa gerek. İnsanın gerçekten parayla, mevkiyle, şöhretle elde edemeyeceği birşey varsa o da o doğru yerde doğru zamanda gerçekleşen bu karşılaşmalar. Bazen ufacık bir tebessüm, bazen bir kalp ağrısının son bulması, bazen dünyevi bir mucizeye tanıklık eden küçük mutluluklar veya destansı hikayeler oluyor...

Bu insanlar bir bir biraraya geliyor ve bir ekip oluyor, hayatı güzelleştiren. "Bir ekip birlikte çalışan bir grup insan değildir. Bir ekip birbirine güvenen bir grup insandır." Tıpkı CANın ekibi gibi...


"The criteria for success is neither to start nor to finish. The criteria for success is continuity. To continue without giving up, letting down, with steadiness..."

I liked this saying very much; it was as though it described me, us, CAN's team and all the effort... It came up in such a time when I needed something to hold on to to support my belief about work and effort to reach what is right, lucky me :)

It is such a road, that only the start and the end is known, we were born and we will die, these two points are clear. But the interim of the two points is unclear, neither the choices are ours nor the results are under our control, but we try, we try to make out the best that we can with all that we have. Whatever the motivation; we do not stop, we do not give up, although we are tired at times we continue, and if there is the sake of our children concerned we do not have the chance to let go, it is as if the only possibility is to move on with a never-ending energy and patience; at least that is the way I see it.

In this journey we sometimes have LIFE accompaniers, people who we are thankful for... And I believe that the number of those people are as few or as many as the ones who are thankful for our presence in their lives. What they call, the world of doing and finding, should be this. These encounters at the right time and place are one of those things that are really not possible with money, position, fame. Sometimes a glimpse of a smile, sometimes the end to a heartache, sometimes a worldly miracle is witnessed with these small instances of happiness or legendary stories...

These people come together one by one and make up a team, beautifying life. "A team is not a group of people who work together. A team is a group of people who trust each other." Just like CAN's team...

1 Ekim 2015 Perşembe

Hayat değiştiren deneyim / A life changing experience

CAN ile ilgili bugüne kadar çok şey söylendi, çok şey yaşandı ve birçoğu oldukça sıra dışıydı. Ve bugün bu yaşanmışlıklara bir yenisi daha eklendi. En içten, en çekingen, en alçakgönüllü ve en iyi niyetli haliyle dile getirilenler hayat değiştiren bir deneyim daha kattı kimliklerimize...

Evet CAN ilk karşılaşılan andan itibaren alışılmışlıkların dışında bir çocuk ve sonrasında sarsıcı bir deneyim. O özgür bir ruh..! Ve belki de be dünyaya gelip yaşam mücadelesi veren ve kazanan bedenlerin en miniklerinden.

Bugün özgüvenli ve iyi niyetli insanların cesaretle nasıl beraber yol alabileceklerinin bir örneği vardı. İdealist yüreklerin nasıl üzüntüyü mücadele gücüne çevirebileceğinin bir örneği... Ve yaşam aslında farklılıklarımızın bizi getirdiği noktadan ibaret olsa gerekti. Hayatı bir mücadele değil de, aslında bir birikim yolculuğu olarak görebilmenin gücü vardı bugün sahnede.

Yarın için kalıcı bir fark yaratıldığını hissettiğim, gerçeklerin değil ama algının değişiminin yaşamlarımıza getireceği olumlu katkının ümidiyle uykuya dalacağım bir gün oldu. CAN için, bizim için ve CAN'ın Ekibi için...


Until today a lot has been said, a lot has been lived through with respect to CAN and most of that was quite extraordinary. And today something further was added on top of all that was lived through thus far. All that has been put through in the most sincere, most hesitant, most modest and most goodhearted way added up another life changing experience to our identities...

Yes CAN is a kid outside the box right from the start and a shocking experience there after. He is a free soul..! And maybe he is one of the smallest ones who has come to battle for life in this world to survive.

Today there was an example set to show how people with self-confidence and goodwill can forge ahead together with courage. An example to show how idealist hearts can change anguish into encounter-power... And life must in fact be solely and implicitly where our differences bring us to be. Today the power of being able to see life as a raising-journey rather then a struggle was on stage.

It was a day that I felt a permanent change for tomorrow was created, where I will fall a sleep with the hope that; although the reality might as well be the same, the change in perception will bring a positive gain to our lives. For CAN, for us and for CAN's Team...




14 Haziran 2015 Pazar

Irmaktaki Sandalım / Boat On The River

Beni ırmaktaki sandalıma geri götür
Gitmeye ihtiyacım var, inmeye ihtiyacım var
Beni ırmaktaki sandalıma geri götür
Ve artık ağlamayacağım.
Onun sularına bakarken zaman durur
Beni sakinleştirir, bana nazikçe dokunarak
Sular ırmaktaki sandalımı geçip giderken
O yüzden artık ağlamıyorum.
 
Irmak geniş
Irmak hayatıma kumların üzerindeki dalgalar gibi dokunuyor
Ve bütün yollar huzur üssüne çıkıyor
Yüzümdeki huzursuzluğun kaybolduğu yere
Beni ırmaktaki sandalıma götür
Ve artık ağlayamacağım.
 
Irmak derin,
Irmak hayatıma kumların üzerindeki dalgalar gibi dokunuyor
Ve bütün yollar huzur üssüne çıkıyor
Yüzümdeki huzursuzluğun kaybolduğu yere
Beni ırmaktaki sandalıma götür
Aşağı inmek zorundayım, seninle inmeme izin ver
Beni ırmaktaki sandalıma götür
Ve artık ağlayamayacağım
Ve artık ağlayamayacağım.
 
 
Take me back to my boat on the river
I need to go down, I need to come down
Take me back to my boat on the river
And I wont cry out any more
Time stands still as I gaze in her waters
She eases me down, touching me gently
With the waters that flow past my boat on the river
So I don't cry out anymore

Oh the river is wide
The river it touches my life like the waves on the sand
And all roads lead to tranquillity base
Where the frown on my face disappears
Take me down to my boat on the river
And I won't cry out anymore

Oh the river is deep
The river it touches my life like the waves on the sand
And all roads lead to tranquillity base
Where the frown on my face disappears
Take me down to my boat on the river
I need to go down, with you let me go down
Take me back to my boat on the river
And I won't cry out anymore
And I won't cry out anymore

25 Mayıs 2015 Pazartesi

Ve artık yiyebiliyoruz..! / And we are able to eat..!

Biz artık herşeyi yiyebiliyoruz ve hatta her yeni şeyi bir kez olsun yemeyi denemek istiyoruz. Bazılarını beğeniyor, bazılarını bırakıyoruz ama sevdiğimizi ayırt ediyor ve yiyebiliyoruz. İnanılmaz bir damak tadımız var, kendi içinde tutarlı ve ayırt edici özelliklere sahip.

Evet, evet CANdan bahsediyorum. Hani o her öğün kusan, çiğnemeyi bilemeyen, en ufak bir pütürle başa çıkamayan o çocuktan :) O çocuk şimdi beğendili kuzu kapama yiyor, hem de nasıl bir iştahla, ağzına şapırdata şapırtada, bir görseniz inanmak mümkün değil bu çocuğun geçmişte yaşadıklarına...

Bu insanın yaşam kalitesini inanılmaz arttıran müthiş bir özgürlük! Çok basit gibi görünüyor belki dışardan bakılınca, insan ne var ki işte hazırlayıverirsin diyor belki, ama yaşayan bilir, bu nasıl bir sıkıntıdır. Gittiğin her yere yemek taşımak ve hatta taşıyamayacağın yerlere gidememek, hep bir öğün sonrasını planlamak, ya tamam işte orada birşeyler yeriz diyememek. Çok basit ve anlamsızca zor.

Ve bitti, o günler de geride kaldı. Şimdilerde "anne evde yemeyelim, anne çorba içmeyelim, başka bir yerde başka birşey yiyelim" diyen bir CAN var. Hiçbir isteğini kırmıyorum, evladım yıllardır hepsinden mahrum ve hepsine aç...

Eskiden ağzında büskivi kırıntısını ne yapacağını bilemeyen çocuk şimdilerde ağzını öyle bir dolduruyor ki, birtanem dur bir nefes al, diyorum ya kendime bile şaşırıyorum. Ve inanıyorum bu yeme becerilerindeki gelişmenin oral-motor süreçlerine olan olumlu katkısı konuşmaya da yansıyacak. Ümit ediyorum ki, CAN zaten belli bir noktaya getirdiği konuşma becerilerini hızla daha ileriye taşıyacak.

CAN bu dönemde birşey daha başardı. Oral-motor gelişiminin yanında kaba-motor alanda da dev bir adım attı. CAN artık bağımsız ve hiçbirşeysiz yüzüyor. Evet, bata çıka filan ama 50 mlik havuzu bir uçtan bir uca gidip dönüyor.

İnanılmaz bir emek, inanılmaz bir çaba... Ve ben bir kez daha CAN'a ve Ekibine teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız..!


We can now eat everything and furthermore we want to try eating anything new at least for once. We like some, we leave others, but we differentiate what we love and we can eat it too. We have an unbelievable sense of taste, it is consistent and has unique characteristics.

Yes, yes I am talking about CAN. That same boy who used to puke every meal, that boy who could not handle the tiniest chop :) That boy is now eating lamb meat with egg plant with such an appetite, smacking his lips, if you saw him you would have a hard time believing all that he has been through...

This is an awesome liberty that adds up so much to one's life quality! Maybe it seems something very simple for an outsider, what is the fuss about anyway you just prepare something may be the reaction, but the ones who have lived something similar would know, what kind of a difficulty it is. To take food to every place you go and even not to got to places that you can not do that for, to plan for the next meal(s) all the time, unable to say ok we will eat something there. So simple and meaninglessly hard.

And it is over, those days have gone by too. Nowadays there is a CAN who says, "mom let's not eat at home, let's not drink soup, let's go somewhere else and eat something else". I do not turn down any of his requests, my child is devoid of all and hungry for all for years...

The child who did not know how to handle a cracker crust in his mouth, nowadays fill his mouth so much that I say, darling stop and take a breath, astonishing myself too. And I believe that the positive affect of the eating on oral-motor abilities will reflect on speaking too. I hope that CAN will progress even more rapidly regarding the speaking abilities that he has built up to a certain point.

CAN has achieved something else in this same period. Along with his oral-motor progress he has taken a giant step in gross-motor area too. CAN can now swim on his own without any supporting equipment. Yes, in and out, but he can swim the 50m pool a round tour.

An unbelievable work, an incredible effort... And once more I thank CAN and his Team. Thankful for you all..!